Yaz tatili için Bodrum’a gelenler mi mutlu, Yunanistan’a gidenler mi?

Sene boyunca yaz mevsiminin gelmesini ve tatile gitme hayalini kuruyoruz.

Tatille mutluluğu arayıp duruyoruz…

Bugüne kadar bulabilen var mı, bilemiyorum.

Asıl soru şu: Mutluluk nedir?

İnsanların kendini inandırdığı bir şey mi, yoksa gerçekten arayıp bulunması elzem olan bir şey mi?

Somut mu, soyut mu?

Hele ki tatil için Bodrum’u tercih edenler gerçekten mutlu mu?

Bunu kestirmek inanın zor.

Fiyatlar konusuna artık girmeyeceğim.

Yok; Bodrum pahalıymış”, yok; “bu ‘şu’ kadar mış gibi eleştirilerin bana göre geçerliliği yok.

Sosyal medyada her gün inanılmaz rakamlı adisyon görüntüleri paylaşılıyor.

Rakamlar birçok insanın hayalini bile kuramayacağı boyutta.

Herkes haber yapmış, ünlü sosyal medya içerik üreticileri paylaşmış, gazeteciler yazmış, televizyonlar yayınlamış, ortalık yıkılıyor ama değişen bir şey yok.

Aksine ertesi gün gitmek isteseniz yer yok.

Mekâna girmek için araya hatırı sayılı birini koymanız gerekiyor.

Vale arabanızı doluluktan kabul edemiyor.

O mekâna giden yollar trafik yoğunluğundan durma noktasına gelmiş.

Yemek siparişinizin masaya gelmesi epey zaman alıyor. Bir kadeh bir şey içmeye kalktığınızda almak işkenceye dönüşüyor.

E hani pahalıydı?

O zaman ortaya çıkan tabloyu görünce demek oluyor ki fiyatlardan kimse şikayetçi değil.

Hatta bu adisyon paylaşmaları bir PR çalışması mı acaba?

Bu mekanlara gidenlerin Instagram sayfasına bakarsak, aman nazar değmesin, herkes çok mutlu.

Birçoğu da bu mekanlarda görünce statülerinin arttığına, kendilerini takip eden kişilerin “Oooo bak filanca şu mekanda…” şeklinde konuşmalarının ciddi bir faydası olacağına kendilerini inandırmış.

Aslına bakarsak kendimizi kandırıyoruz galiba; mutlu gibi görünmekle, mutlu olmak arasında bayağı bir fark var.

Yaşadığımız sevince mutluluk diyoruz.

Çünkü bunun tarifini yapabilen de yok.

Bu soruların cevapları yok…

Ama felsefeciler böyle bir kavramı ortaya atarak insanları anlamsız bir yaşam kavgasının/arayışının içine sürüklemişler.

Bir de masalları var biliyorsunuz mutluluk pazarlamacılarının; Pollyanlacılık…

Masallar güzel ama yaşam bir masal değil, bir trajedi.

Ay sonu kredi kartı harcama tablosundaki rakamlar ise gerçek.

Salaş mekanla lüks mekan fiyatları neredeyse aynı

Bodrum’da bir başka sorun, bütçelerine göre lüks yaşamı sevenlerin tercih ettiği mekanlarla, imkânlar dahilinde lüks dışı hizmet veren salaş mekanlar arasında fiyat dengesinin ortadan kalkmasıdır.

Artık lahmacun Bodrum sahillerinde her yerde hemen hemen ortalama bin ile 2 bin TL civarında.

Yunanistan’ın cazip gelmesinin “bence” asıl nedeni, salaş ile lüks ayrımının halen var olmasıdır.

Yunan Adası’nda salaş aile restoranında fiyatlar makul, lezzet damak çatlatan boyutta olurken, dünya zinciri ya da lüks statüdeki mekanlarda fiyatların pahalı olması kimsenin gözüne batmıyor.

İnsanlar lezzetli, tabağı dolu dolu kalamarı bütçelerine göre salaş ya da lüks mekanda bir şekilde doyarcasına yiyorlar.

Kimisi 5 Avro ödüyor, kimisi 25 Avro...

Arasında porsiyon büyüklüğü ya da lezzet açısından bir fark olmuyor.

Yunanistan’da “ A” mekanına gidince biliyorsun ki orası lüks ve pahalıdır; alternatif ise daha sade “X” mekanlardır.

Bodrum’un sorunu ise artık sade ve salaş mekanların da pahalı olmasıdır.

Hatta Bodrum Belediyesi’nin kafelerinin bile ateş pahalı olması bu sorunun en gözle görünen örneğidir.

Belediyenin kafeleri nasıl bu kadar pahalı olabilir? Neyse…

Soru şu: “Bodrum’a gelenler mi mutlu, Yunan Adaları’na gidenler mi?”

Tüm bunları eleştiriyor muyum?

Kesinlikle hayır.

İnsanlar kendilerini nasıl mutlu hissediyorlarsa saygım sonsuz.

İşletmeler dertli

İşletmeler cephesinden bakarsak, personel bulmak zor.

Personel buluyorsun, sabah, öğle, akşam yemekleri, kalacak lojman, maaş ve sigortası derken masraflar oldukça yüksek.

Kirası, malzeme temini, vergisi ciddi bir gider karşınıza çıkıyor.

Üzerine gelişen olumsuzlukların turizmi baltalaması, evdeki hesabın çarşıda uymama durumu oluşturuyor.

Instagram dışında yani gerçek hayatta işveren mutsuz, işletmeci mutsuz, mülkünü kiraya veren mutsuz, çalışan mutsuz, mekâna giden tüketici mutsuz…

O yüzden gerçek hayata değil, hepimiz Instagram'a bakarak mutluluğu buluyoruz.

Bu masalda denir ki; İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...

Hep şikayetçi, hep bıkkınmış...

Bir gün melekler, mutluluğu saklamaya karar vermişler.

"Saklayalım, zor bulsunlar.

Zor buldukları için belki kıymetini bilirler" diyerek tartışmaya başlamışlar.

Sorun büyükmüş.

Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü.

Kimisi "Everest'in tepesine saklayalım", kimisi "Atlas Okyanusu'nun dibine" demiş.

Bodrum’da masmavi bir koyda.

Taç Mahal'in kubbesi, New York sokakları, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğan odası, dondurma külahı, lale bahçesi...

Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş.

Derken meleklerden biri "İçlerine saklayalım" demiş. "Kimsenin aklına gelmez içine bakmak."

İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...

Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.

Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...

Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk.

Ne başkasının gittiği mekanda, ne başkasının evinde, ne başka bir şeyde ne de Instagram gönderisinde.

Elbette inanıp inanmamakta serbestsiniz…

Biz de geleneklere uyalım, öyle yazıyı öyle bitirelim:

Mutlu olun, mutlu kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Volkan Yüksel Arşivi

Sezen Aksu ile buluşan Türkiye

03 Temmuz 2025 Perşembe 14:33