Hafızamız aslında sandığımız gibi değil! Hatırladıklarımız gerçek mi hayal mi?

Beyin gibi bilgisayara benzetilenlerden biri de hafıza depolamadır. Beynimizin bilgiyi bilgisayarlar gibi depoladığı düşünülür. Ancak bilgisayar gibi beynimizin de belirli bir depolama kapasitesi var mıdır? İnsan beyni ne kadarını hatırlar, ne kadarını unutur? Her hatırladığımız doğru mu?
HAFIZAMIZDA NE KADAR YER VAR?
Beynimizin sadece %10’luk kısmını kullandığımızı duymuş olabilirsiniz. Bu mit, aslında tamamen çürütüldü. Yapılan araştırmalar, beynimizin neredeyse tamamının aktif olduğunu gösteriyor.2015 yılında yapılan bir araştırmada, hafızamızın sinaps başına 4,7 bit bilgi depolanabildiği hesaplandı. Bu da beynin tahmini depolama kapasitesini, önceki tahminlere göre on kat artırarak neredeyse World Wide Web düzeyine çıkardı.
Sinapsalar, anıların oluştuğu ve saklandığı bölgelerdir.
2024’te yapılan bir başka çalışmada bu kapasite 4,1 ile 4,59 bit arasında hesaplandı.
ASTROİTLER
Bilim insanları, yakın zamanda beyindeki astrosit hücrelerinin hafıza üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini öne sürdü. Tek bir astrositin birçok sinaps ve nöronla bağlantı kurabilmesi, bilgi transferine aracılık eden bir sistem olabileceğini düşündürüyor. Henüz doğruluğu kesinleşmemiş olsa da, bu teori bellekle ilgili büyük resmin eksik parçası olabilir.
HER HATIRLADIĞIMIZ DOĞRU MU?
Yapılan tüm bu araştırmalar, beynin kapasitesinin teknik olarak sınırlı olduğunu gösteriyor. Yine de asıl mesele bu değil. Peki asıl soru ne olmalı?
İnsanlar, genellikle hiçbir şeyi unutmamak ister. Oysa bilim insanlarına göre hafıza bir kayıt cihazı değil, geleceğe dair stratejik bir araçtır. Her hatırlama, geçmişteki bir deneyimin bugünkü algımızla yeniden inşasıdır. Örneğin, herkes 11 Eylül'de nerede olduğunu hatırladığını söyler. Ancak yapılan çalışmalar, bu tür flaş anıların bile zamanla değiştiğini gösteriyor.
Yeteri kadar uyumuyorsanız bunlara dikkat! Vücudunuz sessizce tükeniyor
1974’te yapılan Loftus ve Palmer deneyinde, katılımcılar aynı araba kazasını izledikleri halde, kendilerine sorulan soruların biçimine göre kazayı farklı şekillerde hatırladılar. Bu tür bulgular, hafızanın her zaman objektif bir gerçekliği yansıtmadığını ortaya koyar.
Zamanla anılar dolar. Örneğin bugün 20 yıl öncesini anlatırken mavi gölek giydiğimizi söyleyebiliriz ancak 10 yıl önce aynı soruya kırmızı demiş olabiliriz. Bu, beynin hatırlama biçiminden kaynaklanır.
Modern yaşamda atalarımızdan farklı olarak saniyeler içinde yüzlerce yeni veriyle karşılaşıyoruz. Bazen günün sonunda beynimizin kelimelerle, imgelerle, konuşmalarla kaynadığını hissediyoruz. Hafızamız dolup taşıyor ve biz fark etmeden yenilerini eskilerin üzerine yazmaya başlıyoruz.
İnsan beyninin kapasitesi teknik olarak sınırlı olsa da, günlük yaşam için neredeyse sınırsızdır. Asıl mesele, bu büyük kapasiteyi nasıl kullandığımızda. Hafızamız geçmişi olduğu gibi saklamak için değil, geleceğe daha iyi hazırlanmak için vardır. Dolayısıyla önemli olan, ne kadar bilgi sakladığımız değil, bu bilgiyi ne kadar verimli kullanabildiğimizdir.