Artık lüks oldu: Zam oranı kirayı solladı! 19 litresi 195 liraya çıktı

Son bir yılda damacana ve paketli su fiyatları en az yüzde 50 arttı. İstanbul’da 19 litrelik damacana 110 lirayı geçmemesi gerekirken, fiyatlar 135 liradan 195 liraya kadar çıktı. Türkiye Gazetesi’nin ulaştığı sektör kaynakları ve oda başkanı açıklamaları, artışların gerekçesiz olduğunu ortaya koyuyor.
Artık lüks oldu: Zam oranı kirayı solladı! 19 litresi 195 liraya çıktı

Paketli içme suyuna son bir yılda ardı ardına gelen zamlar, vatandaşın bütçesini ciddi şekilde zorluyor. Özellikle 19 litrelik damacana sular, İstanbul’da tarife fiyatı olan 110 lirayı aşarak 135 ila 195 lira arasında satılıyor. Son 12 ayda damacana suya ortalama iki, bazı markalarda ise üç kez zam geldi.

Fiyat artışı yalnızca damacanayla sınırlı değil; 5 litrelik paketli sular 25-75 lira, 1,5 litrelikler 15-35 lira, 330 ml’likler ise markasına göre değişen fiyatlardan satılıyor.

d.jpg

SUYUN MALİYETİ YÜZDE 1 İLA 3 ARASINDA

Araştırmalar, satılan suyun maliyetinin toplam fiyat içindeki payının yalnızca yüzde 1 ila 3 arasında olduğunu gösteriyor. Yani 150 liraya satılan bir damacananın içindeki suyun maliyeti 1,5 ila 3 lira arasında. Geriye kalan 147 lira ise ambalaj, nakliye, personel giderleri, pazarlama ve reklam harcamalarına gidiyor. Ancak sektör temsilcileri, bu gerekçelerin yapılan zamları haklı çıkarmadığını belirtiyor. Nakliye maliyetleri akaryakıt fiyatlarının çok artmaması, personel maaşlarının büyük ölçüde sabit kalmasıyla birlikte fiyat artışlarını açıklamıyor.

“BUGÜN NEREDEYSE HİÇBİR MARKA BU TARİFEYE UYMUYOR”

İstanbul Sucular ve Meşrubatçılar Odası verilerine göre, 19 litrelik damacananın İstanbul’da 110 liradan satılması gerekiyor. Ancak bugün neredeyse hiç marka bu tarifeye uymuyor. Bazı küçük markalar “gelal kampanyası” gibi yöntemlerle bu fiyatı yakalasa da, pazar payları oldukça düşük. Oda Başkanı Ahmet Turan Akkaya, konuyla ilgili açıklamasında, “Hiçbir gerekçe yokken yapılan zamları kabul etmiyoruz. Markaları Ticaret Bakanlığına şikayet ettik” ifadelerini kullandı.

d1.jpg

SEKTÖR YABANCILARIN ELİNDE

Türkiye Gazetesi’ne konuşan Akkaya, su sektörünün büyük kısmının yabancı firmaların kontrolünde olduğunu belirtti:

“Pazarda yerli markalar neredeyse yok. İçme suyu gibi stratejik bir ürünün yabancı şirketlerin kontrolünde olması hem sağlık hem de fiyat açısından manipülasyona açık bir durum. Geçen yıldan bu yana akaryakıt bu kadar artmadı. Başka nakliyeyi etkileyen ne var bilmiyoruz. Bir anlamda yabancılar tarifeyi belirlemiş oluyorlar. Onlar ne isterse o oluyor. 22 su firması yabancıların. Pazarın önemli bölümünü ellerinde tutuyorlar.”

"DEVEDE KULAK"

Mayıs ayında Rekabet Kurumu, sektörün en büyük iki firmasına ortak fiyat politikası belirledikleri gerekçesiyle 26 milyon TL idari para cezası kesti. Ancak uzmanlar, bu cezanın firmaların yüksek ciroları karşısında caydırıcı olmadığını belirtiyor. Yüksek cirolara oranla miktarın “devede kulak” olduğunu söyleyen sektör temsilcileri, sessiz bir kartel düzeninin oluştuğunu öne sürdü.

d3.jpg

HİJYEN VE HİZMET KALİTESİ DE SORUN YARATIYOR

Fiyat artışları kadar, hijyen ve hizmet kalitesi de sorun yaratıyor. Son aylarda damacana sularla ilgili en fazla şikayet edilen konular arasında “kirli, yosunlaşmış veya kötü kokulu bidonlar” yer alıyor. Kuryeler de benzer bir problem yaşıyor; damacana taşımak artık istenmeyen bir iş hâline geldi ve teslimatlarda gecikmeler yaşanıyor.

BAZI YERLERDE 330 ML SU 90 LİRAYA KADAR ÇIKIYOR

Restoranlarda satılan paketli su fiyatları da dikkat çekiyor. Bazı yerlerde 330 ml su 30 lira, bazı yerlerde 90 liraya kadar çıkıyor. Örnek olarak Aksaray’daki bir restoranda, iki adet 0,33 cl suyun 170 liraya satıldığı tespit edildi ve şikâyet sonrası firmaya ceza kesildi. Bakanlık, ülke genelinde fahiş su satışlarını denetlemeye başladı.

ARADA NEREDEYSE 4-5 KATLIK FARK VAR

Paketli su fiyatlarındaki değişim, tüketicileri ekstra ücret ödemeye mecbur bırakıyor. Eve sipariş verildiğinde fiyatlar 150 lirayı geçerken, toptancılarda “gel-al” sistemiyle su 35 liraya kadar düşüyor. Aradaki neredeyse 4-5 katlık fark, vatandaşları “zam değil, teslimat ve hizmet bedeli” adı altında ekstra ödeme yapmaya zorladığını düşündürüyor.

Kaynak:Türkiye Gazetesi

Ekonomi