Z Kuşağı bildiğiniz gibi değil: Adalet arıyor ve sorgulayıcı tavırlarıyla öne çıkıyorlar!

Her fırsatta "sosyal medya bağımlısı, içine kapanık, duyarsız, umutsuz ve bencil" gibi olumsuz sıfatlarla tanımlanan Z kuşağı, aslında bu etiketlerin çok ötesinde bir gerçeklik barındırıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bu genç kuşağın hakkaniyeti önceleyen, fikir sahibi ve sorgulayıcı bireylerden oluştuğunu ortaya koyuyor.
Z Kuşağı bildiğiniz gibi değil: Adalet arıyor ve sorgulayıcı tavırlarıyla öne çıkıyorlar!

Kuşak araştırmacısı ve yazar Evrim Kuran, Z Kuşağını Anlamak adlı kitabında, bu kuşağın güçlü bir adalet duygusuna sahip olduğunu vurguluyor. Farklı sosyoekonomik çevrelerden gençlerle yapılan araştırmada, “Dünyada tek bir şeyi değiştirebilseydin ne olurdu?” sorusuna en çok verilen yanıtın adaletsizlik ve eşitsizlik olması, Z kuşağının toplumsal haksızlıklara duyarlı ve tepkisel bir yapıda olduğunu ortaya koyuyor. Ekoltv.com.tr’den Senem Uluhan’a konuşan Kuran, Z kuşağını doğru anlamak için yalnızca onlardan ne beklediğimizi değil, onlara bugüne dek ne sunduğumuzu da sorgulamamız gerektiğinin altını çiziyor. “Onlara ne verdik ki ne istiyoruz?” sorusuyla bir yüzleşmeye kapı aralıyor.

whatsapp-image-2025-09-05-at-16-28.jpg

HER KUŞAK BİR ÖNCEKİNİ YARGILAR

Z kuşağı uzun süredir 'umutsuz, memnuniyetsiz, sabırsız' gibi sıfatlarla anılıyor. Sizce bu kuşağın sadece eleştirilen yanları mı öne çıkarılıyor?

Evrim Kuran, genç kuşaklara yönelik eleştirilerin yeni olmadığını hatırlatırken, MÖ 350'de Aristoteles'in şu sözlerine atıfta bulunuyor; “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar”

Her kuşak, kendisini üstün görmeye ve ardından gelen kuşakları eleştirmeye meyillidir. Bu, çağlar boyunca süregelen bir durumdur. Z Kuşağı için de benzer bir tutum söz konusu. Umutsuzlar mı? Evet. Memnuniyetsizler mi? Evet.

NE VERDİK Kİ NE İSTİYORUZ?

Bir gençlik araştırmacısı olarak söyleyebilirim ki, bu kuşağın umutlu ve memnun olması için elimizde çok az neden var. Onlara ne verdik ki ne istiyoruz?

"Sabırsız" olarak etiketlenmeleri de sıkça rastlanan bir durum. Oysa sabır her zaman bir erdem olmak zorunda değil. Z Kuşağı, sabrı yeniden tanımlıyor ve iyi ki de öyle yapıyorlar.

whatsapp-image-2025-09-05-at-16-28-50.jpeg

KUŞAKLAR ARASINDA BİR TAKIMADA KURMAK

Memnuniyetsiz olmakla eleştirilen Z kuşağı artık neredeyse 30 yaşına geldi. Birçoğu önemli seçimler yapmış ve hayatında bir yön tutturmuş durumda. Peki, bu kuşakla alıp verilemeyen nedir?

Evrim Kuran, 20. yüzyılın önemli tarihçilerinden Marc Bloch’un şu sözünü hatırlatıyor: “İnsanlar babalarından çok, yaşadıkları çağa benzerler.” Ve ekliyor, hepimiz yaşadığımız çağa benziyoruz ve çoğu zaman en iyi çağın da kendi çağımız olduğunu sanıyoruz. Her jenerasyon, kendi dönemine ait bir yaşam parçacığı taşır. Bu kara parçasında, o çağa özgü hikâyeler, gerçekler, tabular ve duygular vardır. Bunları korumaya çalışırız çünkü onlar bizim konfor alanımızı oluşturur.

Oysa asıl mesele, bu farklı yaşam parçalarını birbirine zarar vermeden bir araya getirip, birlikte uyumlu ve zengin bir “takımada” inşa edebilmektir.

KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR DEVRİ GERİDE KALDI

Son dönemde dizi ve film sektöründe yapılan ifşaların ardından, Z kuşağının bir işi sadece fırsat değil, aynı zamanda bir hak olarak gördüğü ve bunu dile getirmekten çekinmediği konuşuluyor. Sizce bu, yeni bir dönemin başlangıcı mı?

Kuşak araştırmacısı Evrim Kuran, Z Kuşağı'nın yükselen sesinin aslında kuşaklardır gecikmiş bir tepkinin dışavurumu olduğunu vurguluyor. Ona göre bu sesleniş, yalnızca Z Kuşağı için değil, tüm kuşaklar için de bir cesaret kaynağı olabilir.

Kuran’a göre bu ifşalar sadece medya sektörüyle sınırlı kalmayacak, ülkenin tüm endüstrilerinde karşılık bulacak. Z Kuşağı, en temel insan hakkının peşinden gidiyor. Bu durumu bir "fırsat" olarak değil, açıkça bir hakkaniyet meselesi olarak görüyorlar.

Artık "kol kırılır yen içinde kalır" devri geride kalıyor. Çünkü bu kuşak hem teknik hem de ruhsal anlamda bu sessizliği bozmaya yetecek donanıma sahip ve susmamaya kararlılar.

whatsapp-image-2025-09-05-at-16-29-01.jpeg

Z KUŞAĞI STATÜKONUN DUVARLARINI YIKIYOR

Z kuşağı hem bireysel özgürlüklerine düşkün hem de toplumsal adalet konusunda oldukça hassas bir profil çiziyor. Ancak bu kuşağın beklentileri ile mevcut sistemler (eğitim, iş hayatı, siyaset) arasında ciddi bir uyumsuzluk olduğu da görülüyor. Sizce bu uyumsuzluk nasıl aşılabilir? Toplum olarak bu uyumsuzluğun dönüşmesine hazır mıyız?

Evrim Kuran, veriler üzerinden değerlendirme yaparak, Türkiye genelinde gerçekleştirdikleri kapsamlı araştırmaların özellikle 2025 yılında 24.129 öğrenci ve 12.087 genç çalışanın katılımıyla yürütülen algı araştırmasının önemli bir gerçeği ortaya koyduğunu söylüyor. Z Kuşağı için "insana saygı" paha biçilemez bir değer.

İNSANA SAYGI, ADİL MUAMELE

Bu kuşak için insana saygı; tüm çalışanlara adil muamele, anlayışlı liderlik, açık ve saygılı iletişim, ayrımcılığa ve tacize karşı politikalar, kapsayıcılık gibi ilkelere dayanıyor. Bu bulgular; liyakatin önemini, emeğin karşılığını alma arayışını, adalet ve kapsayıcılığı, iş-yaşam dengesi ihtiyacını ve bireyin bir “masraf kalemi” değil, bir “sabit kıymet” olarak görülmesi gerektiğini güçlü biçimde hatırlatıyor.

Peki kurumlar bu uyumsuzluğu aşabilir mi? Evet, gerçekten ister ve kendilerini buna adarlarsa.
Peki aşmazlarsa ne olur? İnsan ömrü uzarken, kurumların ömrü kısalır.
Toplum olarak dönüşüme hazır mıyız? Hayır.
Ama dönüşmek zorundayız. Çünkü Z Kuşağı, statükonun duvarlarını çoktan çatlatmaya başladı.

ekoltv.com.tr: Senem Uluhan
Röportaj: Evrim Kuran – Kuşak Araştırmacısı

Kaynak:ekoltv.com.tr

Yaşam