CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekol TV’de: İstediğimi aldığım gün Saraçhane'den çekildim

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekol TV’de yayınlanan Sorgusuz Sualsiz’in konuğu oldu. CHP lideri Özgür Özel, "Ben erken seçimi de istiyorum. Adayın hangi pozisyonda olduğunun hiçbir önemi yok; İmamoğlu hapiste de olsa kazanır, sürgünde de olsa kazanır, uzaya da yollasalar yine kazanır" dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ekol TV’de ekranlara gelen ve Armağan Çağlayan’ın sunduğu Sorgusuz Sualsiz programının konuğu oldu. Özel, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Özgür Özel, İBB'ye kayyum atanamaması ile birlikte Saraçhane'deki eylemlere son verdiklerini, "İstediğimi aldığım gün Saraçhane'den çekildim" sözleriyle açıkladı.

ekran-goruntusu-2025-04-30-201455.png

CHP lideri Özgür Özel'in Ekol TV'ye yaptığı açıklamalar şöyle oldu:

GÖREVİMİZ ÇOK ÇALIŞMAK

Görevimiz çok çalışmak, partimizi başarıya ulaştırmak. İçinde bulunduğumuz olağanüstü şartlar da hiç durmadan koşturmayı gerektiriyor. Partinin gündemde iyi olması iyi ama bunun bir yargı tacizi ve sürekli partimizin belediye başkanları, Cumhurbaşkanı adayı, siyaset arkadaşlarımızın gözaltı, Vatan Emniyet oradan Çağlayan Adliyesi, oradan Silivri’ye gitmesi...

whatsapp-image-2025-04-30-at-20-34-45.jpeg

BUNDAN MEMNUN DEĞİLİM

Bu tip devinimin içinde olmaktan memnun değiliz. Gündemde olmak iyi ama bu saldırıya karşı bu kadar büyük bir dayanışmayı örmek de iyi bir şey. Sonuçta biz Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi anlatmak istediğimiz bir dönemde bambaşka meşguliyetlerle karşı karşıya kaldık. Aslında bundan çok memnun olduğumu söyleyemem.

SALDIRILAR İLE BOĞUŞUYORUZ

Süreç iyi gidiyor, derdimizi anlatıyoruz, saldırıları püskürtüyoruz ama bir huzur verseler Türkiye’yi nasıl kalkındıracağımızı, Türkiye’yi nasıl Avrupa Birliği’ne sokacağımızı, Türkiye’nin kısa sürede nasıl zenginleşeceğini, dünyanın bütün ülkelerindeki gençlerin Türkiye’ye nasıl gelmek isteyeceğini anlatacağımız bir gelecek tahayyülümüz varken biz iddianameler, saldırılar, iftiralar, yalancı şahitler ile boğuşuyoruz.

EKREM BAŞKAN GÖRÜŞMEMİZDE BUNLARI ANLATTI

Ekrem Başkan bir gün benden randevu aldı geldi baş başa görüşmemizde dedi ki: 'Genel Başkanım beni hedef alan bir saldırı var ve gelen duyumlar bunun birkaç operasyon sonra doğrudan beni hedef alacağı yönünde.' Tam da bu anlattıklarımı anlattı. Kendisi ortaya çıkan tabloyu okuduğu şekliyle aktardı.

BU KADAR CÜRETKARLIĞI BEKLEMİYORDUK

Sonrasında zaten Esenyurt Belediye Başkanımızı atanan kayyum Beşiktaş Belediyesi'ne operasyon o bu şu derken çember daraldı daraldı bir noktaya doğru geldik. Biz bunu bekliyorduk. Ancak bu kadarını beklemiyorduk. Bu kadar cüretkarlığı beklemiyorduk. Çünkü kendimizden eminiz, adayımızdan eminiz. Birileri bunlara demiş ki, samimi söyleyeyim şöyle demiş, kişi kendinden bilir işi. Biz de İstanbul'da bu işleri yaptık.

AMAÇ İMAMOĞLU’NU ADAY GÖSTERMEMEK

Biz doğru bir tespit yaptık. Bunların amacı bizim Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermememiz. Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olmasına engel olacak bunlar. Biz bu tespitle yola çıktık. Onlar da buna mâni olmak için yola çıktı. Ve kafa kafaya tokuştuğumuz günün adı 23 Mart. Ön seçim sandığının olduğu gün. Ön seçime girmek için Ekrem İmamoğlu’nun başvuru yaptığı gün onlar da diplomasını iptal ettirmek için başvuru yaptı.

gfsdfgd-1.jpg

YÜZLERCE POLİS ARACIYLA GELDİK

Aynı gün İtalyan mafya usulü, mesaj veriyor adam. Sen Cumhurbaşkanı aday adaylığı için başvuru mu yapıyorsun? Ben de diplomanın iptali için başvuru yapıyorum. Karşımıza geçemezsin diyor. Bu sevdadan vazgeç diyor. Diplomanı alırız, aklını alırız diyor. Bak diyor, daha başına neler gelecek. Biz anlamadık, dinlemedik. Biz devam ettik. Bu sefer ne yaptı? 18'inde diplomayı iptal etti bir iftar sofrasında. Bir sahur vakti de evine bin tane polisle geldi. Yüzlerce polis aracıyla geldi.

SANDIKLARIN KURULDUĞU GÜN HAKİM KARŞISINA ÇIKARDILAR

Sonuç 19'u sabah 7'de Ekrem İmamoğlu'nu vatan emniyete koydular. 4 gün süre var, dediler. 23'ünde sabah 7'de bizim ön seçim sandıkları kurulacaktı. Mesaja bak. Ön seçim sandıklarımızın kurulduğu gün onu emniyetten alıp Çağlayan Adliyesi'ne götürüp hâkim karşısına çıkardılar. Biz oy verdik ve millete açtık sandıkları, dayanışma sandığı yaptık. Sandıkların kapanıp sonucun ilan edildiği gün İmamoğlu'nun üzerine Silivri’nin demir parmaklıklarını kapadılar.

BEN ÖLMEYİ GÖZE ALIRIM

Bu kadar çok seçilmişliğe inanan, parlamentoya inanan, sandığa inanan birisinin kurduğu bir ülkedeyiz biz. Bu yüzden hani adama dedesinden altı dönüm zeytinlik kalıyor da onun için cinayet işliyor icabında, sınır kavgasından değil mi? Bize koskoca bir ülke kalmış ve bir sandık kalmış. Atamızdan miras. Bunun için ben ölmeyi göze alırım, merak edene söylüyorum.

SANDIĞI ALIP GÖTÜRMEK İSTİYOR

Sizi, ‘Bu ülkede durulmaz o zaman sandık yoksa dedirten’ de budur. Kendi kaderini, kendin belirleme hakkını Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve sizin dedeleriniz size miras bırakmış. Şimdi Tayyip Bey gelirken de o sandıkla gelmiş. Maalesef de şu lafı da etmiş: 'Demokrasi tramvayına işimize gelince bineriz, işimize gelmeyince ineriz'. Anlaşılıyor ki 31 Mart seçim mağlubiyetinden sonra tramvaydan geri atladı. İşine gelmedi. Şimdi sandığı alıp götürmek istiyor. Millet de bırak o sandığı diye yapıştı ve Saraçhane'ye geri koydu.

ÖZGÜR ÖZEL CUMHURBAŞKANI ADAYI OLACAK MI?

Benim baştan beri böyle bir niyetim yok. Ben şunu hep gördüm. Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanıyım. Katı bir CHP'liyim ben. Ben organik CHP'liyim, orijinal CHP'liyim. Saatin vidasından geliyorum ben. Oysa bu sistemde aday Cumhuriyet Halk Partili olmalı ama siyasi yelpazenin tüm taraflarından oy alabilecek bir aday olmalı.

BAZI HATALAR TEKRARLANMAMALI

Bu yüzden ben bu oyunun doğru kurgulanması ve bazı hataların tekrarlanmaması için kendim böyle bir hevesten, böyle bir niyetten ilk baştan ve ilkesel olarak vazgeçtim. Çünkü diyorum ki nasıl kaybedebiliriz? Hırsa kapılırım. Ya alıyoruz seçimi. Niye ben olmayayım, derim. Orada seçimi kaybederiz. Mahvolurum. Benim hesabım şu. Yüz yıl sonra bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisi'ni, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini, Türkiye'yi büyük bir sıkıntıdan kurtaran ve yeniden şahlanmaya geçen süreçte partinin başında olup bu zaferin mimarı olmak.

KİTAPLAR YAZACAK

Millet diyor ki çok mütevazim. Daha ne olacak? Tarihe böyle geçtikten sonra, çocuğa toruna bırakılacak daha büyük miras mı var? Kitaplar yazacak: Efendim o sırada Amerika'da Trump, işte Rusya'da Putin, Macaristan'da Orban, Hindistan'da Moody. Otoriter popülist liderler gitmiş. Hiçbiri yenilememiş. Türkiye'de 23 yıllık bir AK Parti iktidarı var. Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı Özgür Özel gelmiş. Ön seçim demiş, dayanışma sandığı koymuş, adayı belirlemiş, aday hapse girmiş, işte Saraçhane direnişini örgütlemiş, ekibiyle birlikte Anadolu'ya açılmış. Böyle bir mücadele sonucunda şu şu yapmış, Erdoğan'ı yenmiş, demokrasiyi getirmiş ve bu süreç Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne tam üyeliğe götürüyor. Kişi başına milli gelir, 50 bin dolara doğru gidiyor falan. Kitaplarda bu Özgür Özel. Az bir şey mi istiyorum? Bu önemli bir şey.

HEP BERABER TARİHE GÖMÜLECEKTİK

Ama bizde şöyle bir şey olduğu için: ‘Cumhurbaşkanı olacağım, başbakan olacağım. O koltuk ya benimdir ya kara toprağın.’ Ben kazanmak istiyorum. Ben kaybetmemek istiyorum. Kaybettirmemek istiyorum. Bunun için de doğrusu fedakârlık ise fedakarlık, sorumluluk ise sorumluluk. En kritik yerde bütün bir seçim kaybetmiştik. Sizden de konuşmuştuk. Bir duygusal kopuş var. Yani biz eğer kurultayımızda bir öz eleştiri yapıp biz değiştik ey millet, biz gençleştik ey millet. Ey millet bak demezsek tarihe gömülecektik hep beraber. Ben orada fedakarlıksa fedakârlık, sorumluluksa sorumluluk dedim. Genel Başkan adayı oldum. Önce o seçimi kazandık. Millet bunu öz eleştiriye saydı. Partideki değişimi gördü. Dört ay sonra, 47 yıl sonra birinci parti oldu parti.

ERKEN SEÇİM İSTİYORUM

Ben erken seçimi de istiyorum. Adayın hangi pozisyonda olduğunun hiçbir önemi yok; İmamoğlu hapiste de olsa kazanır, sürgünde de olsa kazanır, uzaya da yollasalar yine kazanır.

PARTİ İÇİNDE DE ELEŞTİRİLDİM

Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken ki anketlere dönün bakın, İmamoğlu aday olsa Erdoğan'ı yeniyor. Biz geçen seçimde İstanbul'u kazananı Cumhurbaşkanı adayı yapmadık ki. Geçen seçimde İstanbul'u kazanan Cumhurbaşkanı adayı olsaydı o seçimi kazanıyordu ankete göre. Geçmişte kalmış işler. Hepimizin sorumluluğu var. Ben o dönemlerde de çok kez, ‘Anketlere bakacağız en doğru aday’ dedim diye parti içinde de eleştirildim ama zaman bizi haklı çıkardı.

HATALAR YAPTIK, HİÇBİRİMİZ MASUM DEĞİLİZ

Zaten bizim 28 Mayıs seçim kaybından sonra 29 Mayıs'ta Ekrem Bey'in 3-4 Haziran'da benim ayrı ayrı değişim çağrısında bulunup yola çıkmamız sonra yollarımızı birleştirmemiz bizim aynı şeyi gördüğümüzden. Biz o seçimi kazanabilirdik ama hatalar yaptık. Hiçbirimiz masum değiliz. Aynı hataları tekrar etmemek lazım.

SARAÇHANE’Yİ BAŞKAN VEKİLİNE BIRAKTIK

Şimdi böyle bir pazarlık olmadı, olmaz da ama fiilen şu da oldu diyorsanız o da mümkün. Birincisi biz oraya gittiğimizde çok açıkça söyledik: Hedef burası. Biz burayı koruyacağız. Ve çağrı yaptım ben. Gelin buraya sahip çıkın diye. İlk başta birkaç bin genç toplanmıştı. Onlara balkondan konuştum. Akşam sekizde. O gün üç kişinin bir araya gelmesi yasak. Metrolar iptal. Vapurlar iptal. Otobüsler iptal. Kesmişler yolları. Her yerden insan akıyor. Nasıl geliyorlar diyorum? 8 kilometre yürüyen var diyor. 10 kilometre. Arabasını bırakmış yürümüş. Otobüs buradan yürümüş. 4 metro istasyonu ileri götürmüş metro. İndirmemiş 4 istasyon. Oradan koşa koşa gelmişler. İlk gece 110 bin dedik. 155 bin çıktı. İkinci gece işte 150 bin hesapladık. 205 bin çıktı. En son 1 milyon 200, 1 milyonluk gece mitingleri yaptı. İnanılmaz. Biz ne zaman orayı bir kayyıma değil de İBB meclisi içinden, meclisin yeni seçtiği bir başkan vekiline bıraktık, oradan ayrıldık.

SARAÇHANE’DE PAZARLIK OLMADI

Şimdi bir pazarlık yok ama şöyle düşündülerse: ‘Biz oraya kayyım atarsak buradaki 1 milyon olur 10 milyon.’ Atayamadılarsa ben buna katılıyorum. Niyetleri atamaktı. Orası ya bir seçilmişe verildiğinde bizim oradan ayrılacağımızı ilan etmemiştik ama benim Gezi'den öğrendiğim bir şey var: Ahlaki üstünlük, psikolojik üstünlük, çoğunluk enerjisi. Bu üçü başarıyı getiriyor ve tescilliyor. Üçü de bizde. Çoğunluk enerjisi bizde. İstediğini almışsın. Aslında büyük kazanımlarla bugün Gezi Parkı duruyorsa, Topçu Kışlası 31 Mart vakasının rövanşı olarak yapılmadıysa. Oradaki AKM yıkılmış ama yerine yeni ve güzel bir AKM yapılmışsa bunlar Gezi’nin başarısıdır. Ama çoğunluk enerjisi sizdeyken ve bir kazanım elde etmişken oradan çekilmeyince bu sonradan birilerinin başarısıymış gibi oluyor.

İSTEDİĞİMİ ALDIĞIMDA SARAÇHANE’DEN ÇEKİLECEĞİMİ SÖYLEDİM

Ben istediğimi aldığım gün zaten oradan çekileceğimi söylemiştim. Kitle de biliyordu. Şunu dedik biz. Bana diyorlar ki sürekli anonslar falan, ‘Özgür bizi Taksim'e götür.’ Diyorum ki bakın, Gezi Parkı döneminde savunulacak yer Taksim'di, Taksim'deydik. Şimdi Saraçhane. Buradan oraya gitmeyen bana burayı boşalt diyor. Burayı ben boşalttığımda buraya kayyum gelir, gitmem dedim. Bazı tartışmalar da oldu, sonradan derdimizi çok iyi anlattık gençlere, diyaloglarla. Çok iyi diyaloglar, çok unutulmayacak diyaloglar gerçekleşti orada. Şimdi, oraya milyonlarca kişi gelmese kayyum gelirdi. Kayyum atanmayınca da o şeyler bitti. Ama bu bir pazarlığın değil. Doğal olarak güçlerin yarışmasının doğal sonucu bu. Zaten onun için bir milyon kişi gittik biz oraya. Bir milyon kişi onun için uyduk. Ama ne arka kapıdan ne ön kapıdan en ufak bir pazarlık olmadı.

Kaynak:ekoltv.com.tr

Siyaset