Tuvalette yatarken Londra'nın en ünlü restoran zincirinin sahibi oldu: Donarsam çöpe atarlar diyordum
Ekol TV'de Balçiçek İlter'in sunumuyla ekranlara gelen Şimdi programına konuk olan Hüseyin Özer, Tokat'tan Londra'ya uzanan yaşam hikayesini anlattı.
"TÜM TÜRKİYE'Yİ SAHİPLENİYORUM"
Londra'dayken Tüm Türkiye'yi köyü gibi sahiplendiğini belirten Özer, "Hiç de zor değil. Herkes bilmem ne okuluna gidiyor falan ya mezun oluyor. Benimki okulum da oymuş. Faydalı bir okulmuş. Ailemde günah yok ya. Kandırılmış, aldatılmış falan. Cahil bir aile. Bilgisiz aile. Şimdi bir şey icat ettim. Bizim köy neresi dedikleri zaman Londra'dayım ya hepsi bizim köy. Türkiye'nin tamamı benim köydür diyorum. Ayrım yapmıyorum hiç. Herkesi çok seviyorum, sayıyorum. Tüm Türkiye'yi sahipleniyorum orada yurt dışında olduğum için. Reşadiye'yi otobüse binerken gördüm. Tokat'ı da Londra'ya gittikten sonra gördüm" dedi.
"ANALIĞIM ZEHİRLEMEYE ÇALIŞTI"
Çocukluğunda üvey annesinin kendisini zehirlenmeye çalıştığını kaydeden Özer, "Benimki de öyle, annelerin hakkı. Öbür çocuk benim araziden almasın diye uğraşıyor. Bir cehalet de var. Beş yaşımda zehirlendiğimi biliyorum analık tarafından. Analık zehirledi, abim değil. Abim saf bir adam. Geçen de gördüm yine elini öptüm, sarıldım. Tabii kötü bir aile değil ama kandırılmış. Arazi onlara düşsün, bana düşmesin. Yemediğim için kurtuldum. İnciri ısırdım, pat diye çıktı. Ramazan günüydü o zaman" ifadelerini kullandı.
"KÖTÜ ŞEYLERİN ARDINDAN İYİ ŞEYLER GELİYOR"
Kötü şeylerin ardından güzel şeylerin geldiğini ifade eden Hüseyin Özer, "Güzel bir yemek yedim o gün. Zehirlendiğim için çok mutlu olmuştum o gün. İnciri verdi. İlla git şu ineği çevir dedi. Öyle bir şey yok ama. Yine de gittim. Zarfın içinden inciri aldım. Cemime koymuştum. İncirin falan ne olduğunu da bilmiyordum. Isırdım bir tane. İçinden beyaz bir şey çıktı. Onu tükürdüm yere. Elimdekini attım yere. Sonra geldi abim. O da bir genç çocuk. Aldı incirleri cebimden gitti. Ben de tükürdüğüm incirle attığım inciri alıp çocuklara gösterdim. Dedim böyle bir şey başıma geldi diye. Ondan sonra bahçesini açtı herkes. Güzel bir yemek yedim. Çok mutlu oldum. Yani başıma kötü bir şey gelince iyi bir şey geliyordur arkasından. Sonra da geliştim, onlar bana çok faydalı oldu" şeklinde konuştu.
"TUVALETTE YATTIM"
Ankara'da sokaklarda yattığını ve bir dönem tuvalette kaldığını söyleyen Özer, "Ben Ankara'da sokak çocukluğu yaptım. O sokak çocuğu iken bir çeyrek ekmek, bir işkembe çorbası ile geçiniyordum. Çok aç kalıyordum. Orada burada yatıyordum. Sonra anlaştım tuvaletteki hemşerimle. O bana müsaade etti. Tuvalette yattım. Kızılay'daki tuvalette. Ben ama bir şey söylemeyi unuttum geçen akşam. Size söyleyeyim onu. Anamın kocası bana 20 liraya bilet almıştı. Ankara'ya gönderiyor. Ben 40 lira geri verdim ona. Gönderdim Ankara'dan. Küçük kişi diye bir adamın lakabını biliyorum. Un fabrikasında çalışıyor. Dedim bunu köy odasına ver. 40 lira verdim. Faizi olduğunu bilseydim 22 lira verirdim. 40 lira geri vereceksin dedim. Acımdan geberdiğim halde 40 lira geri gönderdim" diye konuştu.
"DONARSAM ÇÖP ARABASINA ATARLAR DİYE DÜŞÜNÜYORDUM"
Tuvalette yattığı zamanlarda dahi hayal etmekten vazgeçmediğini belirten Özer, "Tuvaletlerde yattığım zaman yarınlar benim olacak diye hayal ediyordum. Bir de dua ediyordum. Tuvalette de yatıyordum o zaman. Aç kalmaktan kurtuldum. Pastanede çalışıyorum şimdi. Bir şeyler yiyorum. Ama yatak yeri yok. Para da yok. Dua ediyordum ya Allah'ım bu sene donmayayım diye. Donarsam ölürsem arayan soran olmaz? Çöp arabasını atarlar beni diye düşünüyordum. Donmayayım diye dua ediyordum" dedi.
Kaynak:ekoltv.com.tr