Sumud Filosu'ndaki aktivistler ifade verdi: "Pis türkler, zaten pis kokuyorsunuz" dediler namaz kılmamıza müdahale ettiler

Küresel Sumud Filosu'ndaki Türk aktivistler, İsrail'in uluslararası sularda gemilerine saldırıp kendilerini alıkoymasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında savcılığa ifade verdi. Türk aktivistlerin yanısıra yabancı aktivistler de gönüllü olarak ifadelerini verdi. Aktivistler, maruz kaldıkları fiziksel şiddet, kötü muamele, hırsızlık ve ırkçı söylemleri anlattı.
Sumud Filosu'ndaki aktivistler ifade verdi: "Pis türkler, zaten pis kokuyorsunuz" dediler namaz kılmamıza müdahale ettiler

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İsrail'in Gazze'ye insani yardım taşıyan Küresel Sumud Filosu'na saldırıp uluslararası sularda Türk vatandaşlarını alıkoymasına ilişkin başlattığı soruşturmayı sürdürüyor. Bu kapsamda, İsrail'den İstanbul'a getirilen Türk aktivistler, Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildikten sonra, müşteki mağdur sıfatıyla savcılığa ifade verdi. Soruşturma; "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması", "nitelikli yağma", "mala zarar verme" ve "eziyet" suçlarından açılmıştı. İfade verenler arasında bazı yabancı aktivistler de vardı.

AÇIK DENİZDE DRONLU VE BOMBALI SALDIRI

Aktivistlerden Haşmet Yazıcı, ifadesinde açık denizde gemilerine dronla bombalı saldırılar düzenlendiğini, bu saldırılarda fiziki yaralanmalar meydana geldiğini ve yelkenin yandığını belirtti.Hücum botlarıyla gelenlerin teknelerini taciz ettiğini ve batırmak istediğini söyleyen Yazıcı, daha sonra İsrail'e ait tam teçhizatlı komandoların tekneye çıktığını ve kontrolü ele aldığını aktardı.

KÖTÜ MUAMELE VE IRKÇI TEHDİTLER

Liman'da 3 saat boyunca elleri arkada kelepçeli, kafaları yere bastırılmış şekilde beton zeminde oturtulduklarını kaydeden Yazıcı, kendilerine kötü muamelede bulunulduğunu ifade etti. Askerlerin kendilerine yönelik, "Gazze'ye gidiyormuşsunuz, gelin de İsrail hapislerinde tatilinize devam edin. Artık sizin için yeni bir süreç başlıyor" şeklinde tehditvari konuştuğunu dile getiren Yazıcı, şu dehşet verici detayı paylaştı: "Bu esnada alanda yaşlı ve zayıf olan, o pozisyonda saatlerce duramayan kişileri pozisyon değiştirdiklerinde tekmeyle kafalarını yere bastırmak suretiyle secde pozisyonunda ters kelepçeleyip 1-2 saat beklettiler."

Yazıcı, Türkçe ifade vermek istediklerini söylediklerinde başlarında bekleyen kadın güvenlik görevlisinin "Pis Türkler, zaten pis kokuyorsunuz" dediğini, ırkçılık yaptıklarını söylediğinde ise tehdit edildiğini belirtti.

"BİZİ ULUSLARARASI SULARDA KAÇIRDINIZ"

Alıkonuldukları süre boyunca kendilerine yöneltilen sorulara ilişkin Yazıcı, "Bize neden İsrail topraklarına izinsiz girdiğimizi sordular. Ben de 'Biz İsrail topraklarına girmedik, bizi uluslararası sularda cebren kaçırdınız' dedim. Gazze'ye neden gittiğimizi sordular. Ben de orada soykırım olduğunu, çocukları öldürdüklerini, yardım malzemeleri götürdüğümüzü, yine uluslararası hukuka uygun olarak Gazze'ye gitmek için yola çıktığımızı söyledim" ifadelerini kullandı.

Yazıcı, İbranice bilmediği için kendisine imzalatılmaya çalışılan 3 kağıdı imzalamadığını da ekledi.

FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULANDI

Aktivistlerden Bekir Develi ise ifadesinde, uluslararası sularda müdahaleye uğradıklarını, İsrail askerleri tarafından psikolojik ve fiziksel şiddet uygulandığını, ellerinin arkadan sıkı şekilde kelepçelendiği için morardığını ifade etti. Alıkonulduktan sonra 2 gün yemek, 4 gün ise su verilmediğini, su istediklerinde fiziksel müdahalede bulunduğunu kaydeden Develi, "Namaz kılmaya çalıştığımızda bizlere müdahalede bulunuyorlardı. Teknedeyken dronla sayısız kere taciz edip fiziksel müdahalede bulundular. Kendi hücum botlarıyla da teknemizin yanından geçerek batırmaya çalıştılar. Yanımda bulunan bütün kişisel eşyalarım param, bu kişiler tarafından çalındı" dedi.

AVRUPA VATANDAŞLARINA YAPILMAYAN MUAMELE

Aktivistlerden Mesut Çakar ise ifadesinde, limana vardıklarında ters kelepçe pozisyonunda, sıcak asfalt üzerinde başları yerde olacak şekilde yaklaşık 1 saat bekletildiklerini, bu sırada gemiden Mustafa Çakmakçı isimli arkadaşının kolunun kırıldığını aktardı. Üst araması ve pasaport kontrolü yapıldıktan sonra kendisinden 3 kağıt imzalamasının istendiğini belirten Çakar, "Orada bulunan Avrupa vatandaşlarına böyle bir muamelede bulunmadılar. Sadece Türk vatandaşlarına karşı aşağılayıcı davranışlarda bulundular. Bana ait olan bazı kişisel malzemelerimi çaldılar" dedi.

Hapishaneye götürülürken polis aracının içinde, "2 kişi bile zor sığan kafes gibi bir alanda yaklaşık 2 saat yolculuk" yaptıklarını anlatan Çakar, cezaevinde 3 gün boyunca tuvalet çeşmesinden su içmek zorunda kaldıklarını söyledi. Astım hastası 2 vatandaşa ilaç dahi verilmediğini, hapishanede ise 2 saatte bir uyandırılıp yer değişikliği yapılarak kendilerine eziyet edildiğini ifade eden Çakar, Avustralya vatandaşı bir arkadaşının tek başına sorguya alınıp darp edildiğini de kaydetti. Çakar, son olarak İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in hapishaneye geldiğini, sonrasında kendilerinin kafes ve hücrelere bölündüğünü, gardiyanların karşılarında gülerek sigara içip, fotoğraf ve videolarını çektiklerini sözlerine ekledi.

" 'TERÖRİSTLERİ YAKALADIK' ŞEKLİNDE YAYIN YAPTILAR"

Fas vatandaşı Ayoub Habraouı, gemiye çıkan İsrail askerlerinin kendilerini özellikle ıslanmaları için geminin ön tarafına koyduklarını belirtti. Habraouı, kendilerini limana götürenlerin diz çöktürüp, silahın dipçiğiyle sırtlarına doğru vurduğunu ve tokat attıklarını anlatarak, bu tarz şeyleri yapanların İsrail'in özel kuvvetleri olduğunu düşündüğünü söyledi. Özel kuvvetlerin başındaki kişinin kendilerinin görüntüsünü alarak, "Biz teröristleri yakaladık" şeklinde yayın yaptığını iddia etti. Plastik ters kelepçe takılıp gözleri bağlı şekilde bir otomobile konulduklarını ve yaklaşık üç saat gözleri kapalı şekilde cezaevine götürüldüklerini ifade etti. Habraouı, arabanın içinde sürekli anne ve babasına yönelik hakaretlerde bulunulduğunu da ekledi. Cezaevinde üç gün boyunca yemek verildiğini ancak su verilmediğini ve "Susadıysanız musluktan için" denildiğini anlattı. Ayrıca sürekli baskınlarla uyutulmamaya çalışıldıklarını belirtti. Gözaltı sırasında İsrailli bir polis tarafından cebindeki 300 doların zorla alındığını ve iade edilmediğini iddia etti. Habraouı, tüm bu eylemleri yapan İsrail Devleti yetkilileri, asker ve polisleri hakkında uluslararası hukuk çerçevesinde şikayetçi ve davacı olduğunu sözlerine ekledi.

KADINLARIN ÖZEL BÖLGELERİNE DOKUNDULAR

İngiltere vatandaşı Evie Rose Snedker, gemiye silahlı askerlerin çıktığını ve kendisine sözlü tacizde bulunulduğunu belirtti. Aşdod Limanı'na geldiklerinde kolları sıkılarak itildiğini ve üzerlerindeki tüm takı ile kişisel eşyaların zorla alındığını anlattı. Snedker, İsrail'den gitmek istediklerini kendilerine zorla söyletmeye çalıştıklarını, bu sırada pasaportunu ve saatini zorla aldıklarını kaydetti. Kelepçelerin o kadar sıkıldığını ki bileklerinin yaralandığını ifade etti. En çarpıcı iddia ise bir askerin hem dedektörle hem de elleriyle kendisini iki defa ararken özel bölgelerine insan onuruna yakışmayacak şekilde dokunarak arama yapmaya çalıştığı ve vurduğu yönünde oldu. Cezaevinde kaldığı iki gün boyunca yemek ve su verilmediğini, tuvaletlerin hijyenik olmadığını ve uyumasına izin verilmediğini belirtti. Snedker, alerjik bir hastalığı için hayati öneme sahip ilacını vermeyen askerlerin, ilacı vermezlerse öleceğini söylemesine rağmen "Umurumuzda değil" diye cevap verdiğini aktardı. Yaşadığı kötü koşullar nedeniyle enfeksiyon kaptığını belirterek, Türkiye'deki yetkililerin ilgisine minnettar olduğunu dile getirdi.

"ZORLA EVRAK İMZALATMAYA ÇALIŞTILAR"

Ürdünlü Abdullah Yonuis Mohammad Ghabbash da elleri ve gözleri bağlı şekilde 20 saat bekletildiklerini, sorgulama sırasında kendilerine "Hamas'a bağlı teröristlerden misin?" ve "Hamas size kaç para verdi?" gibi sorular sorulduğunu ve zorla evrak imzalatmaya çalıştıklarını ancak hiçbirini imzalamadığını ifade etti.

Kaynak:Anadolu Ajansı