Prof. Dr. Karatay: Çocuk suçluluğu bireysel değil, toplumsal bir sorun

15 yaşındaki Ahmet Mattia Minguzzi cinayeti sonrası artan çocuk suçluluğu tartışmalarına dikkat çeken Prof. Dr. Abdullah Karatay, yoksulluk, aile yapısındaki bozulma ve toplumsal engellerin çocukları suça sürükleyen temel etkenler olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Karatay: Çocuk suçluluğu bireysel değil, toplumsal bir sorun

Türkiye’de çocukların suça karışma oranı son verilere göre yüzde 10 arttı. TÜİK istatistikleri, özellikle 18 yaş altındaki bireylerin şiddet, hırsızlık ve madde kullanımı gibi suçlara yönelmesindeki artışı gözler önüne serdi. Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü’nden Prof. Dr. Abdullah Karatay, bu tablonun ardında yoksulluk, kimlik çatışması, aile içi rol karmaşası ve toplumsal dezavantajların bulunduğunu belirterek, “Çocuk suçluluğu bireysel değil, toplumsal kökenli bir sorundur” dedi.

“Yoksulluk, önce aile yapısını, ardından bireylerin davranış kalıplarını etkileyerek çocukların suça yönelmesine zemin hazırlar.”

2024 yılında Türkiye'de çocukların karıştığı olay sayısının yaklaşık %10 artması ve bu çocukların yaş aralıklarının giderek düşmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Prof. Dr. Abdullah Karatay, çocukların suça sürüklenmesinde tarihsel verilerin özellikle son yıllarda artış gösterdiğine dikkat çekiyor. Bu artışın temel nedenlerinden birinin uzun süredir devam eden yoksulluk olduğunu vurgulayan Karatay, çocuk suçlarının önemli bir kısmının sosyal kökenli sorunlardan kaynaklandığını belirtiyor.

whatsapp-gorsel-2025-08-06-saat-12-32-41-e55d3a08.jpg

Karatay’a göre, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve toplumsal güç farkları, ailelerin geçim stratejilerine erişimini kısıtlıyor ve bu durum çeşitli sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Türkiye özelinde, suça sürüklenen çocukların büyük çoğunluğu yoksul ve dar gelirli ailelerden geliyor. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bu çocuklar, çalışmak ya da kolay yoldan para kazanmak için hırsızlık ya da uyuşturucu taşıma gibi suçlara yönelmektedir. Bununla birlikte, bazı çocukların maceracı ya da dışa dönük kişilik özellikleri de suça yönelmelerinde etkili olabileceğinin altını çiziyor.

ÇOCUKLAR YETİŞKİN ROLÜ ÜSTLENMEYE MARUZ KALIYOR

Çocukların en çok karıştığı olayların yaralama, hırsızlık ve uyuşturucu kullanımı olduğu belirtiliyor. Peki, çocuklar bu kadar küçük yaşta neden bu kadar öfke dolu ve suça eğilimli hale geliyor?

Prof. Dr. Abdullah Karatay’a göre, olağan bir toplum ve aile yapısında geçim sorumluluğu yetişkinlere aittir. Ancak bu görev yerine getirilemediğinde, çocuklar “durumdan vazife çıkararak” kendi çocuk rollerinden uzaklaşır ve yetişkin rollerini üstlenmeye çalışırlar. Bu durum, çocuğun yaşına ve gelişimine aykırı bir yük oluşturur ve iç dünyasında öfke birikmesine neden olur. Üstelik bu öfke yalnızca aileye değil, çevreye ve topluma da yönelir.

“Çocukların yetişkin gibi davranmaya başlaması, aile içinde rol karmaşalarına yol açar ve koruyucu-denetleyici aile yapısı bozulur.”

whatsapp-gorsel-2025-08-06-saat-12-32-45-eb70d378.jpg

Prof. Dr. Abdullah Karatay, eğitim ve aile sisteminden kopan çocukların, zamanla toplumla çatışan roller benimsediğini belirtiyor. Bu süreçte çocuklar, hazır olmadıkları bu rolleri taşıyabilmek için madde kullanımına yönelebilirler. Madde, onlara sanal bir güç kazandırır ve çocuklar hem suç hem de madde dünyasında kalmaya devam ederler.

Karatay, çocukların öfkesinin içsel değil, sosyal dünyanın bir yansıması olduğunu vurguluyor. Bu çocuklar, içinde bulundukları toplumsal ve ailevi sistemlerin mağdurlarıdır. Çocukluklarını yaşayamadıkları için zorla dahil edildikleri yetişkin dünyasına müdahale etmeye çalışırlar, ancak bu dünya onların taşıyabileceğinden çok daha ağır bir yüktür.

ÇOCUK SORUNLARI GENELLİKLE BİREYSEL DEĞİL, TOPLUMSAL SORUNLARDIR

Çocukların şiddet eğilimi, kendi yaşadıkları travmatik deneyimlerin bir sonucu olabilir mi?

Prof. Dr. Abdullah Karatay’a göre, çocukların şiddet eğilimleri bireysel ya da doğuştan gelen bir patolojiden kaynaklanmıyorsa, bu eğilimler bir anda ortaya çıkmaz; aksine, çocukluk dönemindeki sosyalizasyon süreci içinde yavaş yavaş şekillenir. Özellikle sürekli travmatik ve sorunlu aile yapısı içinde büyüyen çocukların şiddete eğilim göstermesi yüksek bir olasılıktır.

whatsapp-gorsel-2025-08-06-saat-12-32-49-c9e78d96.jpg

Karatay, bireylerin büyük ölçüde içinde büyüdükleri ailelerin ve toplumların bir yansıması olduğunu vurguluyor. Bu nedenle çocuklar, özellikle yoksul ve dezavantajlı bölgelerde yaşayanlar, belli toplumsal engelleri aşamadıklarında travmatik yaşantılar içinde kalırlar. Yapılan birçok araştırma da çocuk suçları ile yoksulluk ve toplumsal dezavantajlar arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak, Karatay’a göre çocuk sorunları, istisnalar dışında bireysel nedenlerle açıklanamaz; bunlar temelde toplumsal sorunlardır.

ÇOCUKLARIN KORUNMASINDA BÜTÜNSEL YAKLAŞIM

18 yaş altı bireyler hukuken çocuk kabul edilse de Mattia Ahmet Minguzzi’nin öldürülmesinin ardından zanlıların yaş indirimi olmadan yargılanmaları gerektiğine dair kamuoyunda güçlü bir talep oluştu. Bu yaklaşımın, suça meyilli çocuklar üzerinde caydırıcı etkisi olabilir mi?

Prof. Dr. Abdullah Karatay’a göre, tekil olaylar yaşandığında tartışmalar çoğunlukla “duygusal kızgınlık” temelli olur. Ancak toplum yönetimi, bireysel vakalar yerine evrensel insan hakları ve genel değerler doğrultusunda yapılmalı, çocukluk ise uluslararası sözleşmelerle tanımlanmış toplumsal bir kategori olarak ele alınmalıdır. Mattia Ahmet Mingguizzi olayı da bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Karatay, her olay için ayrı hukuki normların uygulanmasının mümkün olmadığını, ancak toplum vicdanını ve ailenin acısını hafifletmek için mevcut yaptırımların tavizsiz uygulanması ve kamuoyu takibinin sürdürülmesi gerektiğini vurguluyor. Çocukların karıştığı birçok suçun önlenebilir olduğunu belirten Karatay, bu tür olayların toplumun koruma sistemlerini ve önleyici hizmetlerin işleyişini sorgulaması için bir fırsat olduğunu ifade ediyor.

“Binlerce çocuğun aile ve eğitim koruması dışında kalmasının nedenleri üzerinde durulmalı, çocukların sokakta, suç çeteleri ve madde bağımlılığının etkisi altında olmasının sorumluluğu toplumsal olarak değerlendirilmelidir. Bu bütüncül yaklaşım, Mattia Ahmet Mingguizzi’nin anısına duyulan saygının en anlamlı göstergesi olacaktır.”

ekoltv.com.tr/ Senem ULUHAN
Prof. Dr. Abdullah Karatay

Kaynak:ekoltv.com.tr