Büyük Taarruz’un bilinmeyen hazırlıkları: “Millet ordusuna güveniyor, zaferi bekliyordu”

Sakarya zaferinin ardından Anadolu’da yükselen moral, Türk milletinin ordusuna verdiği destek ve Meclis’in kararlılığı, 26 Ağustos sabahına giden sürecin en önemli dayanaklarını oluşturdu. Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, Ekol TV’ye anlattı: “Büyük Taarruz yalnızca bir muharebe değil, milletin topyekûn seferberliğinin sembolüdür.”
Büyük Taarruz’un bilinmeyen hazırlıkları: “Millet ordusuna güveniyor, zaferi bekliyordu”

Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık yolunda dönüm noktası olan Büyük Taarruz’un 103. yıl dönümünde, tarihsel sürecin bilinmeyen yönleri yeniden gündemde. Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından Anadolu’da yükselen umut, Meclis’in siyasi iradesi ve milletin orduya verdiği destek, 26 Ağustos 1922 sabahına giden yolun en güçlü temellerini oluşturdu.

Ekol TV’den Senem Uluhan’a konuşan Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, Büyük Taarruz öncesi atmosferden 5. Süvari Kolordusu’nun kritik rolüne, Mustafa Kemal Paşa’nın stratejik öngörüsünden harekâtın “Büyük Taarruz” ve “Başkomutan Meydan Muharebesi” olarak adlandırılmasına kadar birçok ayrıntıyı anlattı.

“Büyük Taarruz öncesinde Anadolu'da, Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılmasıyla birlikte hem orduda hem millette hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) büyük bir moral yükselişi yaşanmıştır. Bu zafer, ordunun savaşma azim ve iradesini göstererek Yunan ordusunu Sakarya Nehri'nin batısına çekilmeye zorlamıştır. Böylece, daha önce ordunun zayıf olduğu ve sadece zaman kazanmaya çalıştığına dair oluşan olumsuz algı da kırılmıştır.”

whatsapp-gorsel-2025-08-29-saat-12-29-17-f7be2c7a.jpg

BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ TÜRK MİLLETİNİN DESTEĞİ VE HAZIRLIKLAR

26 Ağustos sabahına kadar Anadolu’da nasıl bir atmosfer hâkimdi, Türk milleti Büyük Taarruz’a nasıl hazırlandı ve savaş öncesinde ordu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne desteği nasıldı?

Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, Büyük Taarruz öncesinde Sakarya Meydan Muharebesi’nin bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor. Bu zaferin ardından geçen bir yıllık süreçte (Eylül 1921- Ağustos 1922), Türk milletinin orduya olan maddi ve manevi desteği artmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ise siyasi istikrar sağlanmıştır.

Yerel ve ulusal basında, özellikle Erzurum’daki Albayrak, Kastamonu’daki Açık Söz, Ankara’daki Hakimiyet-i Milliye gibi gazeteler ile İstanbul’daki bazı yayın organları, Türk ordusunun moralinin yeniden yükseldiğini ve zafer beklentisinin halk arasında güçlendiğini yazmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Adapazarı, İzmit, Konya ve Akşehir’e yaptığı yurt gezileri halktan büyük ilgi görmüş, bu temaslar millete moral ve güven vermiştir. Aynı zamanda dış basın ve diplomatik çevreler de Türk ordusunun taarruza ne zaman geçeceğini yakından takip etmiştir.

Küsmez, Sakarya zaferi sonrasında ordunun yıpranması, taarruz için yeniden yapılanma, mühimmat ve lojistik desteğinin sağlanması ve yeni bir harekât planının hazırlanması gereğini ortaya koyulduğunu vurguluyor. Bu süreçte Doğu ve Güney cephelerinden birlikler Batı cephesine kaydırılmış, Tekâlif-i Milliye emirleriyle halk ordusuna desteğini sürdürmüştür.

Mustafa Kemal Paşa hem Meclis Başkanı hem de Başkomutan olarak siyasi ve askeri süreci eş zamanlı yürütmüş; Meclis’te demokratik ilkelere bağlı kalmış, üniformasını yalnızca cephede giymiştir.

whatsapp-gorsel-2025-08-29-saat-12-29-21-a8086dad.jpg

Sonuç olarak, Büyük Taarruz öncesinde Türk milleti ordusuna güven duyuyor, Meclis kararlılığını koruyor ve Anadolu halkı zaferi büyük bir umutla bekliyordu.

5.SÜVARİ KOLORDUSU’NUN TAARRUZDAKİ ÖNEMİ

26 Ağustos 1922 sabahına kadar geçen süreçte, savaşın kaderini belirleyen süvari kolordusu hangi hazırlık aşamalarından geçerek Büyük Taarruza hazır hale gelmiştir?

Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, “Mustafa Kemal Paşa'nın kafasında tahayyül ettiği harekât planında süvari kolordusu en kritik yerdedir” diyor. Zira Paşa’nın Büyük Taarruz için tasarladığı harekât planına göre, taarruzun başlangıcında cephe yarılırken süvari kolordusu batı kanadından kuşatma hareketi yapacak, cephe yarıldıktan sonra ise çekilmekte olan Yunan birliklerinin yan ve gerilerine sarkarak imhasını sağlayacaktır. Bu görev, klasik askeri doktrine uygun olmakla birlikte, Mustafa Kemal Paşa'nın stratejik öngörüsünü ve uygulamadaki titizliğini de yansıtmaktadır.

“Temmuz–Ağustos 1922 arasında, Mustafa Kemal Paşa sık sık Batı Cephesi’ne giderek, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile planın tüm detaylarını komuta kademesiyle istişare etmiştir. Özellikle 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay’ın planlanan harekât için en üst düzeyde hazırlıklı olması istenmiştir.”

Küsmez, 5. Süvari Kolordusu’nun 1922 yılı başından itibaren Konya–Ilgın bölgesinde konuşlandırıldığını ve 12–15 Nisan tarihlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle bir tatbikat gerçekleştirdiğini belirtir. Büyük Taarruz’daki göreve uygun senaryoyla yapılan bu tatbikata iki süvari tümeni fiilen katılmış, gizlilik, sarkma ve kuşatma harekâtı başarıyla uygulanmıştır. Tatbikatın ardından Mustafa Kemal Paşa, Meclis’e şu sözlerle orduya olan güvenini ifade etmiştir: “Ordumuz bir taarruz için hazırdır ve kendisine verilen görevi başarıyla yerine getireceğinden hiçbir tereddüdüm yoktur.”

“5. Süvari Kolordusu, Mart-Nisan aylarından itibaren yaklaşık 5 aylık bir süreçte, Büyük Taarruz'da üzerine düşen kuşatma ve imha görevine en üst düzeyde hazırlıkla katılacak duruma gelmiştir.”

KOCATEPE’YE GİDEN YOL: PLANLAMA, İSTİHBARAT VE KARAR ANI

Gelen hangi istihbarat bilgisi Büyük Taarruz ‘un zamanlamasını kesinleştirdi?

Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, 1 Temmuz 1922 itibarıyla oluşturulan taslak harekât planı, kuzeyde Eskişehir, güneyde Afyon ve batıda Uşak hattını kapsayan L biçimli bir cepheyi temel aldığını ifade ediyor. Başlangıçta kuvvet ağırlığı İkinci Ordu'nun bulunduğu kuzey hattına verilmişse de taarruza yaklaşan dönemde ağırlık Güney’deki Birinci Ordu’ya kaydırıldı. Bu değişikliğin temel nedenleri; Yunan birliklerinden elde edilen istihbarat, arazinin yapısı ve Türk ordusunun genel durumu oldu.

“Mustafa Kemal Paşa, Temmuz-Ağustos sürecinde sık sık Batı Cephesi’ne giderek planı ordu komutanları ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile değerlendirmiştir. 20 Ağustos’ta Akşehir’de yapılan son toplantıda harekât planının nihai şekli verildi. Kuvvetlerin dağılımı, kolorduların mevzilenmesi ve özellikle 5. Süvari Kolordusu’nun düşman yanlarına sarkarak kuşatma harekâtını nasıl yürüteceği netleştirildi.”

whatsapp-gorsel-2025-08-29-saat-12-29-23-d6075e99.jpg

Küsmez, Taarruz tarihinin en kritik karar olduğunu belirtiyor. Ordu, planı bilse de taarruzun kesin başlama zamanını yalnızca Başkomutan bilmekteydi. 24 Ağustos’ta karargâh Akşehir’den Şuhut’a, 26 Ağustos sabahı ise Kocatepe’ye taşındı. Taarruzun Kocatepe’den yönetilmesi kararlaştırıldı.

Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, 26 Ağustos’un seçilmesinde iki önemli faktörün öne çıktığının vurguluyor. İlki, Yunan Başkomutanı Hacı Anesti’nin güneydeki kuvvetlerinden bir kolorduyu ihtiyata çekerek cephe hattını zayıflatmasıydı. İkincisi ise Yunan tarafının Türk taarruzunun nereden geleceğini kestirememesiydi. Bu durum, Mustafa Kemal Paşa’ya cephenin zayıf noktasından yarılabileceğini ve ardından kuşatma harekâtıyla Yunan ordusunun imha edilebileceğini gösterdi.

Sonuç olarak, 26 Ağustos sabahı saat 05.30’da topçu ateşiyle başlayan taarruz, stratejik istihbarat, askeri denetim ve zamanlamanın başarılı bir birleşimiyle hayata geçirildi.

“Tarihsel, askerî ve toplumsal boyutlarıyla “Büyük Taarruz” ifadesi daha kapsayıcı bir nitelik taşımaktadır.”

Neden adına Büyük Taarruz dendi?

Doç. Dr. Cüneyt Küsmez, Mustafa Kemal Paşa’nın harekât sürecinde sıklıkla “Büyük Taarruz” ifadesini kullandığını vurguluyor. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yunan ordusunun kuşatılıp imha edildiği ve ardından takip harekâtının başladığı safhaya dair yayımladığı tebligatta bu süreci “Başkomutan Meydan Muharebesi” olarak tanımlamıştır. Bu adlandırma, hem Mustafa Kemal Paşa’nın muharebeyi bizzat sevk ve idare etmesine, hem de Meclis’in bunu resmî bir şekilde onaylamasına dayanır.

“Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta “Büyük Taarruz” terimini de kullanmıştır. Bu ifade, yalnızca bir cephe muharebesini değil; 26 Ağustos’tan 13 Eylül 1922’ye kadar süren ve Yunan ordusunun Anadolu’dan tamamen atılmasıyla sonuçlanan tüm askerî harekâtı kapsar. Bu yönüyle Büyük Taarruz, bir “genel taarruz” ve aynı zamanda Anadolu’daki işgalin sona erdirilmesini sağlayan kapsamlı bir askerî başarıdır.”

Küsmez’e göre, her iki ifade de doğru ve yerindedir; ancak kapsamları farklıdır: Başkomutan Meydan Muharebesi, 26–31 Ağustos tarihleri arasındaki 5 günlük süreci, yani cephe yarılması, kuşatma ve Yunan ordusunun imhasını ifade eder. Büyük Taarruz ise hem askerî hem de millî açıdan daha geniş bir anlam taşır; yalnızca bir muharebe değil, milletin topyekûn seferberliğinin ve bir devletin doğuş sürecinin sembolüdür.

ekoltv.com.tr: Senem Uluhan
Röportaj: Doç. Dr. Cüneyt Küsmez