Güneş Sistemi’nin sınırında yeni bir keşif: 'Ammonite' gök cismi keşfedildi

Astronomlar, Neptün’ün ötesinde yer alan ve Trans-Neptunian Object (TNO) olarak sınıflandırılan yeni bir gök cismi tespit etti. ‘Ammonite’ adı verilen bu nesne, eliptik yörüngesi sayesinde yalnızca üç örneği daha bilinen Sednoid grubuna dahil edildi. Sednoid’ler, Güneş’e en yakın geçiş noktaları 60 astronomik birimin üzerinde olan ve son derece nadir görülen cisimler arasında yer alıyor.

Bilgisayar simülasyonları, ‘Ammonite’ın yörüngesinin Güneş Sistemi’nin oluşumundan bu yana, yaklaşık 4,5 milyar yıldır kararlı kaldığını gösteriyor. Nesne ilk olarak 2023 yılında Subaru Teleskobu ile gözlemlendi. 2024 yılında ise Kanada-Fransa-Hawaii Teleskobu ile yapılan gözlemler ve arşiv verileri sayesinde kimliği doğrulandı. Keşif, Güneş Sistemi’nin buzul bölgelerini incelemeyi amaçlayan FOSSIL adlı araştırma programı kapsamında gerçekleşti.

‘Ammonite’, gök bilimcilerin ‘q-gap’ adını verdiği ve bugüne kadar herhangi bir nesneye rastlanmamış bir yörünge boşluğunda bulunuyor. Bu boşluk, uzun süredir evrenin açıklanamayan bir eksik halkası olarak kabul ediliyordu. Yeni keşif, bu gizemli alan hakkında daha fazla bilgi edinilmesini sağladı.
Gezegen Dokuz teorisi yeniden tartışılıyor
Bazı gök bilimcilere göre, Sednoid’lerin yörüngeleri ‘Gezegen Dokuz’ adı verilen ve henüz keşfedilmemiş büyük bir gezegenin varlığına işaret ediyor. Ancak ‘Ammonite’ın yörüngesi, bu hipotezle tam olarak örtüşmüyor. Çalışmanın yazarlarından Dr. Yukun Huang, bu durumun 'Gezegen Dokuz' teorisini daha karmaşık hale getirdiğini belirtiyor. Huang ayrıca, bu nesnelerin kökeninde Güneş Sistemi’nden zamanla dışarı atılan başka bir gezegenin etkisinin olabileceğini dile getiriyor.

‘Ammonite’, hem fiziksel özellikleri hem de bulunduğu konum itibarıyla Güneş Sistemi’nin erken dönemlerine ışık tutma potansiyeline sahip. Bilim insanları, bu yeni nesne üzerinden Güneş Sistemi'nin sınır bölgelerinde meydana gelen dinamik süreçleri daha iyi anlamayı hedefliyor. Keşif, aynı zamanda evrende hâlâ ne kadar çok bilinmeyen olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.