Züccaciye dükkanında bir fil: Donald Trump

Demokrasinin “Oklokrosi” ye evrilmesiyle sandıktan bir kez daha çıktı.

Demokrasinin “Oklokrosi” ye evrilmesiyle sandıktan bir kez daha çıktı.

Seçmeninin pek sevdiği süper kahraman pelerinini takıp dünya sahnesinde arzıendam eyledi.

Trump kendini “Marvel Evreni”nin dev ve renkli aynasında görse de…

Dışarıdan bakıldığında züccaciye dükkanına giren bir filden farksız.

Göreve başlar başlamaz Grönland’ı satın almak istedi.

“Kanada’nın ABD’ye bağlanması lazım” dedi.

Panama Kanalı’nı işgal etme sinyali verdi.

Gazze Şeridi’ni tatil köyü ilan etti.

Önce arttırıp sonra apar topar indirdiği vergilerle Pax Amerika’nın yumuşak gücünü kendi elleriyle imha etmeyi başardı.

Ama en büyük hatayı 200 yıllık geri vitesle yaptı.

Truman’ı bıraktı Monroe’ya koştu.

Monroe, 1823 yılında ülkesini kendi kabuğuna çeken meşhur doktrini icat eden ABD başkanıydı.

Fokur fokur kaynayan Avrupa 1914 yılında savaşa tutuştu…

Dünyayı yaktı.

Yardıma ABD koştu.

Dönemin ABD Başkanı Wilson “Biz aradan çekilirsek çok daha kötü olur” dedi.

Dinletemedi.

2. Dünya Savaşı geldi.

ABD kaçınılmaz olarak bir kez daha devreye girdi.

Savaşın sonunda artık kabuğa çekilme gibi bir seçenek olamazdı.

Çünkü karşılarında bu kez Sovyetler Birliği gibi sistemi tehdit eden bir güç vardı.

Kapitalizme karşı Komünizm.

Dönemin ABD başkanı Truman kendi adıyla anılacak bir doktrine imza attı.

Marshall yardımları…

Nato’nun kurulması…

Avrupa Birliği’nin temellerinin atılması filan derken Sovyetler yıkıldı ama…

Bu kez da Rusya tehlikesi başladı.

Ukrayna Savaşı, Doğu Avrupa’daki fay hatlarının harekete geçmesinden başka bir şey değildi.

Trump bunu Biden - Putin – Zelenski arasındaki soruna indirgedi.

Oysa Polonya’nın hafızasına kanlı bir bıçak gibi saplanan ”Katyn Ormanı Katliamı” nı bilmeden…

Finlerin efsanevi “Kış Savaşı” nı anlamadan…

Bölgenin korkularını da…

Beklentilerini de algılayamazdı.

Öyle de oldu.

KGB’de yetişmiş…

Poker suratıyla elindeki kartları asla göstermeyen…

Judo gibi siyasette de kara kuşak sahibi Putin’i hafife aldı.

Nato’yu etkisizleştirdi.

Avrupa’ya “kendinizi nasıl savunursanız savunun” deyiverdi.

Kanın çoğu zaman paradan daha geçer akçe olduğunu anlamakta zorlanan bir tüccar olduğunu herkese gösterdi.

Trump’ın hataları ne yazık ki sadece kendini değil, Avrupa’nın kaderini de bağlıyor.

Umalım ki bunu anladığında herkes için çok geç olmasın.

Köşe Yazıları Haberleri