Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “Yeni Anayasa Gündemini Çarpıtma Gayretleri” başlıklı yazı dizisinin dördüncü bölümünde dikkat çeken açıklamalarda bulundu. “Halkın anayasa gündemi yok” şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade eden Uçum, bu yaklaşımı “fikri yetersizlik” olarak nitelendirdi.
ANAYASA TALEBİ TOPLUMSAL BİR GEREKLİLİK
Uçum, halkın anayasa taleplerini doğrudan hukuki terimlerle dile getirmeyeceğini ancak adalet, refah ve katılım beklentilerinin anayasal düzenlemelere zemin oluşturduğunu ifade etti. Örnek olarak; geçim sıkıntısı, insanca yaşama hakkı, seçmen etkisinin artırılması gibi taleplerin anayasada karşılık bulabileceğini dile getirdi. “Demokratik siyasetin görevi, halkın daha adil ve iyi bir düzen talebini anayasal düzleme tercüme etmektir,” ifadelerini kullanan Uçum, bu çerçevede anayasa değişiminin toplumun doğal gündemi olduğunu savundu. İşte Mehmet Uçum'un dikkat çeken pazar yazısı:
YENİ ANAYASA GÜNDEMİNİ ÇARPITMA GAYRETLERİ (4)
Bu seride son olarak “halkın anayasa gündemi yok iddiası” üzerinde duracağız. Bu iddia, çarpıtma olmanın yanında fikri yetersizliğe de işaret ediyor.
Halkın Taleplerinin Anayasal Niteliği!
Demokrasilerin rutin işleyişinde halk, anayasa konusundaki beklentisini hukuksal dille ifade etmez. Halkın anayasal taleplerini tespit için değişim veya gelişim yönündeki siyasi, ekonomik, kültürel ve adalete ilişkin her türlü tasavvurunun hukuksal karşılığına bakılmalıdır.
Halkın sisteme ilişkin daha iyiye yönelen beklentilerini karşılamak konusunda kanun veya tali mevzuat yetersiz kalırsa bunlar için anayasal norm ihtiyacı doğar. Bunun da halkın anayasa talebi olarak anlaşılması gerekir.
Yani demokratik siyasetin görevi, halkın somut olarak hangi konu olursa olsun daha adil ve iyi işleyen bir düzen isteğini -anayasa altı normlarla karşılanamayan talepler açısından- anayasal değişim ihtiyacı olarak tercüme etmektir. İşin esası budur.
HALKIN SOMUT TALEPLERİYLE ANAYASA İLİŞKİSİ!
Halkın genel ve aktüel sorunların çözümüne ilişkin beklentisi, gelişmiş kurallar ve geliştirilmiş kurumlar gerektirirse bunların bir kısmı norm seviyesi sebebiyle anayasa talebi olarak ortaya çıkar.
Örneğin pahalılıkla mücadelede gerek duyulduğunda tavan fiyat uygulanmasına yönelik halkın beklentisi anayasal talep olarak kabul edilmelidir.
Makul ve insanca yaşama hakkına ilişkin halkın istekleri anayasada böyle bir hakka yer verilmesi şeklinde somutlanabilir.
Yine halkın, hiç kimsenin geçim sıkıntısı içinde olmaması dileği anayasada asgari geçim desteği veya asgari gelir hakkı gibi güvencelere dönüşebilir.
Seçmen iradesinin milletvekili seçim süreçlerinde daha etkili olmasına yönelik halkın istekleri "geri çağırma hakkını" içeren bir anayasal kural ve kurum olabilir.
Halkın yasama süreçlerinde daha aktif olma isteği anayasada yer alması gereken, halkın kanun teklif etmesine ilişkin bir hak ve yetki talebi olarak kabul edilebilir.
Bunlar gibi her alan için ve çok sayıda örnek verilebilir.
Görüldüğü gibi “halkın gündeminde yeni anayasa talebi yok” görüşü, halkın taleplerinin devrimci dinamiğini ve gelecek perspektifini göz ardı eden, olgusal karşılığı olmayan, yüzeysel bir tespittir.
SİYASAL ANAYASA VE HUKUKSAL ANAYASA!
Dolayısıyla aslında yeni anayasa halkın sürekli ve genel olarak sistemsel açıdan daha iyiyi tasavvur etmesinin oluşturduğu temel ihtiyaçtır. Bu nedenle siyasal anayasa ve hukuksal anayasa ayrımı yapılır.
Siyasal anayasa halkın sisteme ve düzene ilişkin tasavvuru ile daha iyiye yönelik taleplerinin ve ihtiyaçlarının ortaya koyduğu anayasadır. Siyasal anayasanın unsurlarını halkın demokratik ve meşru temsilcisi olan siyasi partilerden ‘talep siyaseti’ yapanların programlarında daha net olarak görmek mümkündür.
Halkın ortaya koyduğu siyasal anayasanın hukuksal tercümesinin yapılarak halkın temsilcilerinden oluşan Mecliste bütünsel bir kanun olarak kabul edilmesi ve halkın onayıyla yürürlüğe girmesi halinde ise hukuken yeni anayasa söz konusu olur.
HALKIN YENİ ANAYASA GÜNDEMİYLE REFERANDUM İLİŞKİSİ!
Demokratik bir düzende halk sisteme ilişkin hep daha iyiyi istediği sürece ki bu şimdiye kadar böyle olmuştur, yeni anayasa her zaman halkın olağan ve dinamik gündemi olur.
Bu nedenle temsili kurucu irade olan Meclis yeni anayasayı, halkın daimi anayasa gündemini ve asli kurucu irade olan halktan onay alma zorunluluğunu dikkate alarak yapmalıdır. Çünkü halk tasavvur ettiği anayasa ile Meclisin kabul ettiği yeni anayasa arasındaki uyumu ancak vereceği onayla gösterir.
Yeni anayasa TBMM’de 400 veya daha fazla oyla kabul edilse bile referandum zorunluluğunun iki ana sebebi vardır:
Birinci sebep, asli kurucu irade olan halkın onayıyla demokratik meşruiyeti tamamlama zorunluluğudur.
İkinci sebep, halkın siyasi anayasa tasavvuruna uygun bir hukuki metnin Mecliste kabul edilip edilmediğini halkın denetleme hakkının gereğidir.
Son söz: Referandumsuz yeni anayasa olmaz.