Dünyanın nefesini kesen İsrail – İran savaşının en ilginç görüntülerinden biriydi.
İsrail savaş uçakları, İran Hava Kuvvetleri’ne ait iki emektar F -14 Tomcat savaş uçağını imha ettiklerini duyurmuş…
Bir de video paylaşmıştı.
Geçmişten gelen hayaleti andıran bu kare bize…
Uluslararası ilişkilerin yıllar içinde nasıl tepetaklak olabileceğinden…
Pentagon’un Hollywood’u propaganda için nasıl kullanabileceğine kadar…
Çok ama çok şey anlatıyor.
Peki ABD’nin efsane uçağı F – 14’ün İran ve Tom Cruise ile nasıl bir ilgisi olabilir?
Yıllar yıllar öncesine…
Şah’lı İran dönemine gidelim.
ABD ve İsrail’in yakın müttefiği Şah Muhammed Rıza Pehlevi, Sovyet tehdidine karşı dönemin en gelişmiş uçaklarına gözünü dikmişti.
F – 14 Tomcat.
F – 14, 70’li yılların F -35’iydi.
Başkan Nixon’u ikna edip 79 uçak almayı başardı.
Ama kullanacak zaman bulamadı.
79’da Şah devrildi yerine Ayetullah Humeyni ve İslam Cumhuriyeti geldi.
İki müttefik düşmana dönüşürken F – 14’ler ilk sınavına İran – Irak savaşında çıktı.
Elbette uçaklara destek kesilmişti.
İmkansızlıklara rağmen İranlı mühendisler bütün yeteneklerini ortaya koydu.
Neredeyse yeniden dizayn edilen bu ölümcül kuşlar, günümüze kadar uçmaya devam etti.
İşte İsrail’in vurduğu uçaklar…
Bu uçaklardan ikisiydi.
Şimdi gelelim işin film kısmına.
Hollywood, Sovyet tehdidinin sürdüğü 1986 yılında Top Gun’ı çekmişti.
Yıllar sonra hedefte İran olunca Tom Cruise bir kez daha Maverick rolü için kolları sıvadı.
Düşman ülke, bu kez İran denmeden İran’dı.
Senaryoya göre, bu ülkenin son derece tehlikeli planları vardı ve durdurulmalıydı.
Şu işe bakın ki tam da bugünlerde yaşadığımız olayları anlatıyordu.
Film sanki Hollywood’da değil de Pentagon da yazılmış gibiydi.
O çok tehlikeli tesis tıpkı bugünlerde İsrail’in yaptığı gibi...
Karmaşık operasyonlarla yerle bir edildi.
Ama bitmedi.
Verilecek daha çok mesaj vardı
Tom Cruise eski silah arkadaşından emanet Rooster ile birlikte uçakları vurulunca bir İran üssüne sızdı.
Yıllara meydan okuyan F -14’lerden birini çalıp uçak gemisine geri döndü.
İran’a operasyon düzenleyen ABD olsa belki film böyle bitecekti.
Ama İsrail olunca senaryo değişti, işin içine rejim değiştirme hayalleri de giriverdi.
Mesaj içinde mesaj…
Propaganda içinde propaganda.
Tüm bunların ortasındaysa anlamını yitiren gerçekler.
Bazen insanın içinden “galiba komplo teorisi” diye bir şey yok.
Henüz anlayamadığımız, vaktini bekleyen gerçekler var diye geçiveriyor.