İlber Ortaylı'dan Ekol TV'de çarpıcı açıklama: Donuk ve dengesiz bir hükümdar

Prof. Dr. İlber Ortaylı Ekol TV'de yayınlanan Oylum Talu ile Hafta Sonu programında gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yapay zekadan, Orta Doğu'daki gerilimlere, İran'ın tarihinden Almanya'daki Türklerin mevcut durumlarına kadar birçok konuda kritik değerlendirmeler yaptı.

Ekol TV'de yayınlanan Oylum Talu ile Hafta Sonu programının bu haftaki konuğu Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Ortaylı, gündeme dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yapay zeka ve insan zekası arasındaki farklara değinen Ortaylı, "İnsan zekasını hiçbir şey geçemez" ifadelerini kullanarak, yapay zekanın insan zekasının karmaşıklığını ve inceliğini yakalayamayacağının altını çizdi.

SÜLEYMAN DEMİREL'İN DİL ZENGİNLİĞİ

Ortaylı, konuşmasında devlet adamları üzerinden örnekler verdi. İki tüccar veya iş insanı arasındaki anlaşmaların genellikle 300-500 kelimeyle halledilebildiğini, bu durumun çeviri açısından farklılık gösterdiğini söyledi. Ancak Jacques Chirac ve merhum Süleyman Demirel gibi devlet adamlarının kelime dağarcıklarının çok daha zengin olduğunu vurguladı. Chirac'ın kelime hazinesinin 7-8 bin kelimeye ulaştığını ve Fransız edebiyatı ile diline hakimiyetinin yanı sıra Rusça da bildiğini hatırlattı. Demirel'in de Fuzuli'ye göndermeler yapacak kadar zengin bir kelime hazinesine sahip olduğunu belirterek, "Ferhat ile Şirin'i kaldırıyorlar diye Meriç demiş, şikayet ediyor Nazım Hikmet diye. Canım demiş koştu ana Ferhat ile Şirin var şimdi bula bula bunu mu kaldıracaklar demiş" anısıyla Demirel'in zeki ve hazırcevap kişiliğini aktardı.

YAPAY ZEKANIN ÇEVİRİ YETERSİZLİĞİ

Ortaylı, Jacques Chirac ve Süleyman Demirel gibi isimlerin konuşmalarının yapay zeka ile çevrilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Bu tip konuşmaların birebir çevirisinin yapılamayacağını, bu kişilerin tercümanlarının bambaşka yeteneklere sahip olması gerektiğini söyledi.

Ortaylı, "Böyle yapay zeka diye güvenip yatmayın" uyarısında bulunarak, "Lisan öğreneceksiniz, edebiyat öğreneceksiniz. Lütfen aletler yetmez. Lugatları indirip bakacaksınız, karıştıracaksınız. Birini ararken öbürüne takılıp ezberleyeceksin. Gırgır ayıp bir kelime hoşuna gider yolda. Değil mi? Çarşı gezer gibi. Ansiklopedileri tarayacaksınız. Yani bunlar önemli" ifadeleriyle geleneksel öğrenme yöntemlerinin vazgeçilmez olduğunu belirtti.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, yaptığı açıklamalarda Alman istihbaratının Türkiye ile "acemice" bir uğraş içinde olduğunu ifade etti. Ortaylı, bu faaliyetlerin "saçma hedeflere yöneldiğini" ve özellikle Kemalizm ile Atatürk üzerine desteklenen yayınların "çok komik" ve "gülünç" olduğunu vurguladı. Ortaylı, Almanya'nın parlak bir oryantalizm ve Türkoloji geleneğine sahip olmasına rağmen, günümüzde sergilediği bu tavırların yakışıksız olduğunu belirtti. "Hiçbir şekilde parlak bir oryantalizm ve Türkoloji geleneği olan bir memlekete yakışır şey değil. Alman bölgesinin bugünkü yaptıkları hiç iyi değil. Bizi fazla ilgilendirmez. İşimize bakalım" dedi.

KEMALİZM VE HİTLER KIYASLAMASI

Ortaylı, Almanya'nın Türkiye ile ilgili tasarruflarına değinirken, Yahudilere yapılan zulümlerin Türkiye ile ilişkilendirilmesini "çok ayıp" olarak nitelendirdi. Adını vermediği bir yazarın, Kemalizmin ilkelerinin Hitler'i beslediği yönündeki iddialarına sert tepki gösteren Ortaylı, bu iddiaları "gülünç" bulduğunu ve ciddi meslektaşları tarafından bile eleştirildiğini söyledi. "Yani düşünebiliyor musun? Hitler şimdi oturacak da 30'larda, 20'lerde Kemal Atatürk'ü okuyup etkilenecek. Ya bir kere heriflerin karakterine aykırı bir şey. Yani faşist olduklarından falan değil. Alman öyle şeyi yapmaz. Yani Türkiye'den bir filozofun yahut bilmem nenin devlet adamının fikirlerini benimseyecek. Öyle bir şey olmaz yani" ifadelerini kullandı. Ortaylı, Alman liderlerinin kimseyi benimsemeyeceğini, ancak Tolstoy veya Gandhi gibi isimlerin başkalarının fikirlerinden etkilenebileceğini, Almanlarda ise böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirtti.

ALMANYA'DAKİ TÜRK NÜFUSU

Ortaylı, Almanya'da yaşayan 3,5 milyon Türk pasaportlu vatandaşın Almanya'yı "çok korkuttuğunu" dile getirdi. Almanya'nın bu Türk nüfusunun entegrasyonuna ikna olamadığını ve çeşitli "kombinasyonlar" aradığını söyledi. Bir örnek olarak, Yunus Emre Enstitüsü'nün Almanya'da yeni bir şube açmak istemesi üzerine "Siz burada hangi dilleri okutacaksınız?" gibi sorularla karşılaştıklarını aktardı. Ortaylı, bu tür soruların İspanya veya Fransa'daki dil enstitülerine sorulmadığını, bunun Almanya'ya özgü bir durum olduğunu belirtti. Ortaylı, bu tür soruları soran kişilerin Türk vatandaşı olmalarına rağmen Almanya'nın menfaatlerine hizmet ettiğini ima etti.

TÜRK MİLLETVEKİLLERİNİN TEMSİL SORUNU

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Almanya parlamentosundaki Türk kökenli milletvekillerinin gerçek anlamda bir temsilcilik yapamadığını iddia etti. Bu milletvekillerinin partileri tarafından seçilen kişiler olduğunu ve Türk kitlenin gerçek sorunlarını yansıtmadığını savundu. Bir Alman gazetesine verdiği demeçte bu konuyu dile getirdiğinde, "Biz burada hep el birliğiyle çalışıyoruz. Demokrasi bu" gibi yanıtlar aldığını belirten Ortaylı, bu söylemleri Sovyet dönemindeki "Kazakstanskaya Pravda" gazetesinin komünizm inşası için çalıştıklarını söyleyen palavralara benzetti. Ortaylı, entegrasyonun son derece problemli olduğunu ve Almanya'daki Türklerin vatandaş olsalar bile Alman partilerine oy vermeye üşendiklerini söyleyerek Almanya'daki Türklere tepki gösterdi.

TÜRKİYE SEÇİMLERİ

Ortaylı, Almanya'daki bazı Türklerin Türkiye seçimlerinde oy kullanmasını eleştirerek, "Yüzde yetmiş miktar. Senden oy isteyen yok kardeşim. Sen anlamazsın burada sütün ekmeğin fiyatını, taşıtın belediyenin derdini, okulu, hastaneyi bilmem neyi. Sen ne karışıyorsun yani?" dedi.

"DONUK VE DENGESİZ BİR HÜKÜMDAR"

Prof. Dr. İlber Ortaylı, programda İran Şahı Rıza Pehlevi'nin yönetim anlayışına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Ortaylı, "İran Şahı fevkalade donuk. Son derece kalıplar halinde bir adam ve tabii etik kurallar açısından son derece dengesiz bir hükümdar tipiydi" ifadelerini kullandı. Ortaylı, Şah'ın oğlu hakkında da "Oğlu da maalesef hiç kafa çalıştırmıyor" yorumunda bulundu.

FARAH DİBA'NIN KÜLTÜREL KATKILARI

Şah'ın eşi Farah Diba'nın kültürel mirasa katkılarını takdirle dile getiren Ortaylı, "Halbuki Farah Diba muhteşem bir imparatoriçe ve İran'ın kültür hayatına, halıcılığına, modern sanatlarına fevkalade katkısı olan çalışmalar yaptı" dedi. Ortaylı, rejimin Farah Diba'yı rehabilite ettiğini de sözlerine ekledi. Farah Diba'nın zeki bir kadın olduğunu ve şartların onu dejenerize ettiğini belirten Ortaylı, "O isterse dönebilir, sevilen biri evet" diye konuştu.

Ortaylı, İran monarşilerinin, özellikle de Pehlevi Hanedanı'nın, ülkeyi iyi temsil edemediğini ifade etti. Daha önceki Türk hanedanlarının içinde beceriksizlerin olsa da genel olarak başarılı olduklarını belirtti. Ortaylı, "İran Türklerindir. Türkler burası bizim, İran'ı biz kurduk derler. Bu çok açıktır" diyerek, İran'ın tarihi kökenlerindeki Türk etkisine dikkat çekti.

FARS KÜLTÜRÜNE HAYRANLIK

Türklerin Fars kültürüne ve İran kültürüne olan hayranlıklarının ve katkılarının sonsuz olduğunu dile getiren Ortaylı, "Hiçbir memlekette böyle çifte şairler bulamazsın" ifadelerini kullandı. Fuzuli ve Nizami gibi önemli şahsiyetleri örnek gösterdi. Nizami'nin Türkçe çok az yazdığını, daha çok Farsça ve Arapça eserler verdiğini vurguladı. Mevlana'nın Türk olduğunun şüpheli olduğunu da ekledi.

TARİHSEL BİLİNÇ

Ortaylı, yakın geçmişte Şehriyar gibi önemli bir şairin Farsçadan Türkiye'ye döndüğünü ve "Haydar Baba" gibi eserleriyle öne çıktığını belirtti. Amerikalıların, İran'daki Türklerin "Biz Türk'üz burayı da biz kurduk, bura bizim" diyerek ayaklandığını zannettiğini, ancak kurulan devlet ve milletin Selçuklu devleti olduğunu, dolayısıyla bu düşüncenin "fasarya" olduğunu kaydetti.


İRAN REJİMİ BİR ŞEYLERDEN VAZGEÇMELİ

Prof. Dr. İlber Ortaylı, İran'ın generallerini ve bilim adamlarını koruyamamasının savunulacak bir durum olmadığını belirtti. Ortaylı, "İran'ın generallerini, bilim adamlarını koruyamamak, burada bunu savunulacak şey yok. Bizi de savunulacak değiliz. Ve et şimdi o cenazeye, geçen kişiye, başı açık hanımlar falan hepsi piyasada. Evet. Bu rejimin bazı şeylerinden şiddetle vazgeçmesi gerekiyor. Bu tarz gitmez" ifadelerini kullandı.

ORTA DOĞU'DA İSRAİL GERÇEĞİ

Ortadoğu'nun maalesef Avrupa kıtası gibi bir dünya olamadığını belirten Ortaylı, İsrail'in varlığının kabul edilmesi gerektiğini dile getirdi. Ortaylı "Tabii Orta Doğu maalesef Avrupa kıtası gibi bir dünya olamadı. Yani Avrupa'da ne kadar oluyor su götürür ama. Olamadığı açık ama olması lazım. Yani en azından şu haritada gördüğünüz Suriye, Tahran bilmem ne. Bir şeyi kabul etmek lazım. Orta Doğu'da İsrail var. Bunu hala kabul edemiyorlar. Edeceksiniz bu mecbur" dedi.

Büyük Siyonistlerin dahi yakın zamana kadar başkalarının da varlığını ve beraber yaşamaları gerektiğini savunduğunu ifade eden Ortaylı, Kudüs örneğini verdi. Ortaylı açıklamalarına şu şekilde devam etti:

"Büyük Siyonistler vardı yakın zamana kadar. Bunlar orada başkalarının da olduğunu, beraber yaşamaları gerektiğini hep söylerlerdi. Kudüs'te nasıl yaşıyorlar? Kudüs'te yaşıyorlardı. Ben gittiğim zaman ilk önce ayrım vardı. Sonra 6-7 gün savaş oldu. Ondan sonra bile bakıyordum birtakım Yahudiler bu tarafla. Hatta Filistinleri tuttukları için intifada da bile bazı Ekstremist grupların zulmüne uğrayan İsrailli entelektüeller falan vardı yani var ya. Doğrudur. Bunlar kendilerine göre bir demokratik bir cemiyet Orta Doğu içinde”

"TRUMP DENEN CAHİL O HARİTAYI ÇİZEMEZ"

Prof. Dr. İlber Ortaylı, ABD'li politikacıların ve oryantalistlerin Orta Doğu'ya ilişkin bilgi düzeylerini de sert bir dille eleştirdi. Ortaylı, "O haritayı Trump denen cahil çizemez. Amerika'daki oryantalistler zırh cahildir. Bunu size söylüyorum, tanıyorum. Zırh cahildir. Bilmez" ifadelerini kullandı.

"ORTALAMA AMERİKAN POLİTİKACISI HİÇBİR ŞEY BİLMEZ"

Ortaylı, bazı Arapça bilen mütehassısların olduğunu kabul etmekle birlikte, genel olarak Amerikan entelektüel havasının zayıf olduğunu vurguladı. Ortalama Amerikan politikacısının ve iş adamının kendi işleri dışında hiçbir şey bilmediğini belirten Ortaylı, "Yani bunun parlak diploması da olabilir. Bilmem MIT'den business almış. Harvard Business School bitirmiş. Okey. İşini biliyor ama başka şey bilmiyor" dedi. Bu tip kişilerin "başka bir dünyada yaşadığını" ifade eden Ortaylı, onları "hödük" olarak tanımladı.

"İSKOS'UN BEBESİ"

Ortaylı, bu "hödük" tanımına eski ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail'den Netanyahu'yu da dahil etti. Netanyahu'nun "İskos'un bebesi" olduğunu ve o çevreden yetiştiğini belirten Ortaylı, onun kendisinin İsrail'de gördüğü, diller bilen, tarihten anlayan, insaflı Alman, Fransız veya eski Rus Yahudisi tipi bir insan olmadığını söyledi. Ortaylı, bu kişilerin kendi çaplarında kurnazlıkları olduğunu ancak genel olarak "cahil" olduklarını ve harita çizme yeteneklerinin bulunmadığını sözlerine ekledi.

YENİ BİR SYKES-PICOT MÜMKÜN DEĞİL

Ortaylı, sıkça gündeme gelen "yeni bir Sykes-Picot anlaşması" iddialarına da değindi. 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması'nın mimarlarından Mark Sykes'ın çocukluğundan beri İngiliz bir parlamenter olarak Orta Doğu'yu tanıdığını, babasının ve annesinin etkisiyle bölgeye sıkça gidip geldiğini anlattı. Sykes'ın Osmanlı İmparatorluğu'nun eski tip bir savunucusu gibi, Benjamin Disraeli'ye benzer bir politika izlediğini, Türk ve Rus politikalarını bildiğini aktardı. Buna karşılık Fransız subay François Georges Picot'nun ise bölgeyi Sykes kadar tanımadığını, Arabistan'ı Lawrence'ın bildiğini ancak Churchill'in ise bu konularda bilgi sahibi olmadığını dile getirdi. Ortaylı, günümüzdeki siyasetçilerin bu bilgi birikimine sahip olmaması nedeniyle yeni bir Sykes-Picot benzeri anlaşmanın mümkün olmadığını ima etti.

Gündem Haberleri