Yaz sıcaklarının etkisini artırmasıyla birlikte Türkiye'nin dört bir yanından orman yangını haberleri gelmeye devam ediyor. Alevlerin tehdit ettiği köy ve ilçeler tahliye edilirken, can kaybının yaşanmamış olması yüreklere su serpse de doğanın gördüğü zarar milletçe hepimizin yüreğinde derin bir yara bırakıyor. Gün doğumuyla birlikte ortaya çıkan tahribat, yok olan ormanlar, yaşamını yitiren hayvanlar ve küle dönen bir ekosistemin acı tablosunu gözler önüne seriyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yangınlarla mücadelede en etkili yolun, yangınlar çıktıktan sonra değil, çıkmadan önce önlem almak olduğunu vurguluyor.
“Orman yangınlarının çıkması için üç unsur gerekir: Oksijen, yanıcı madde ve kıvılcım. Ormanlarda oksijen ve yanıcı madde zaten doğal olarak bulunur; eksik olan tek unsur kıvılcımdır ve bu da büyük ölçüde yaklaşık %90 oranında insan kaynaklıdır."
Orman yangınlarında ilk tutuşma kaynağı, yangının başlama biçimini, yayılma hızını ve kontrol altına alınma sürecini nasıl etkiler?
Prof. Dr. Doğanay Tolunay ‘a göre orman yangınlarının tutuşma kaynağı genellikle mangal ateşi, sigara izmariti, elektrik telleri, araçların metal aksamlarının sürtünmesi veya kaynak makineleri gibi insan kaynaklı kıvılcımlardır. Bu kıvılcımlar, orman altındaki kuru otları ve ağaçlardan dökülmüş yaprakları yani "ince yanıcı maddeleri” tutuşturarak yangının başlamasına neden olur. Örtü yangını olarak adlandırılan bu aşama yanıcı madde miktarı fazlaysa, yangın daha fazla enerji kazanır. Orman yangınları örtü yangını olarak başlasa da yangının ilerleyişinde ormandaki kuru yanıcı madde miktarı, ağaçların yaşı ve sıklığı, biyokütle yoğunluğu, çalı örtüsü, hava koşulları ve arazi yapısı belirleyici rol oynar.
"Yazın Karadeniz’de orman yangınlarının az olmasının yapraklı ağaçlardan kaynaklandığı düşünülerek, Ege ve Akdeniz’de kızılçam yerine bu türlerin dikilmesi önerilir. Ancak yapraklı ağaçlar Akdeniz iklimine uyum sağlayamaz; dikilseler bile birkaç yıl içinde kuruyup ölürler."
Yangının meydana geldiği bölgenin coğrafi özellikleri yangının seyrini nasıl etkiler?
Tolunay, Ormanlarımız genellikle engebeli ve sarp arazilerde bulunduğundan bu bölgelerde yangına müdahalenin zor olduğunu belirtiyor. Bu nedenle uçak ve helikopterlerin manevrası sınırlanıyor, orman yolları yeterli olmadığından kara ekiplerinin ulaşması gecikiyor. Ayrıca topografyanın yangının seyrinde önemli bir etken olduğunu ekliyor.
Örneğin, eğimli arazilerde yangın daha hızlı ilerler; vadiler ve boğazlar ise rüzgâr kanalı gibi işlev görerek alevlerin hızla yayılmasına neden olur. Rüzgâr yönü bu bölgelerde sık değiştiği için kıvılcımlar kolayca karşı yamaca sıçrayabilir.
“Bazı çevrelerce otel yapılmak üzere kasten yangın çıkarıldığı şeklinde yorumlansa da gerçeği yansıtmaz; çünkü ormanların turizm alanı ilan edilmesi otel yapımı için yeterlidir.”
İklim hem yangın riskini hem de ağaç türlerinin dağılımını belirler. Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak olduğundan yangınlar bu dönemde yoğunlaşır. Karadeniz’de ise yazlar serin ve yağışlıdır; ancak yazın büyüyen tek yıllık bitkilerin sonbaharda kurumasıyla, yangın riski sonbahar ve kış aylarında artar.
Havaların ısınmasıyla birlikte artan orman yangınlarında sıcak hava dalgalarının doğrudan etkisi olup olmadığı en çok merak edilen sorular arasında yer alıyor.
Tolunay, sıcak hava dalgalarının orman yangınlarının çıkışında doğrudan etkili olmasa da çıkan yangınların hızla yayılmasına neden olduğunu ifade ediyor. Bu da yangınların geniş alanlara sıçramasına ve kontrol altına alınmasının zorlaşmasına yol açar. Sıcaklık arttıkça, ormandaki ince ve odunsu yanıcı maddeler kurur, tutuşma sıcaklığı ve süresi düşer.
Hava sıcaklığı 45°C’ye ulaştığında, bu tutuşma sıcaklığına erişmek çok daha kısa sürede mümkün olur. Eğer buna kuraklık da eşlik ediyorsa, canlı ağaçlar ve çalılar yeterince su alamaz, su içerikleri düşer ve onlar da daha kolay tutuşur. Ayrıca uzun süreli kuraklıklar, bitkilerin erken yaprak dökmesine neden olarak ince yanıcı madde miktarını artırır ve yangın riskini daha da yükseltir.
“Özetle, iklim değişikliğiyle artan sıcak hava dalgaları ve kuraklık yangınları doğrudan çıkarmasa da yanıcı madde miktarını artırıp tutuşma süresini kısaltarak, insan kaynaklı yangınların hızla büyüyüp yayılmasını sağlar. Bu da yangınların kontrolünü zorlaştırır. Bu yüzden günümüzde en etkili yangınla mücadele stratejisi, yangınların çıkışını önlemeye odaklanmaktır."
ekoltv.com.tr / Senem ULUHAN
Röportaj: Prof. Dr. Doğanay Tolunay