Mert Başaran’dan faiz kararı ve kredi kartı uyarısı: "Kapitalizmin bir oyunu, zehirli bir sarmaşık gibi"

Yatırım ve Tasarruf Danışmanı Mert Başaran, Merkez Bankası'nın faiz indirimini değerlendirerek yıl sonu ve gelecek yıl faiz hedeflerini açıkladı. Başaran, ayrıca kredi kartını “zehirli bir sarmaşık” olarak nitelendirip, altın ve gümüş fiyatlarındaki jeopolitik risklerin etkilerini yorumladı.

Yatırım ve Tasarruf Danışmanı Mert Başaran, Ekol TV Haber Müdürü Aziz Akova'nın sunduğu 'Paranın Yönü' programında Merkez Bankası'nın faiz indirimini ve Amerikan Merkez Bankası'nın bu hafta açıklanacak faiz kararını değerlendirdi.

MERKEZ BANKASI KARARI VE EKONOMİYE ETKİLERİ

Merkez Bankası'nın faiz indirim kararının beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Başaran, kendi beklentisinin 200-250 baz puan civarında olduğunu ifade etti. Faizin düşmesinin ülke, sanayici ve vatandaş için iyi bir gelişme olduğunu vurgulayan Başaran, bu durumun borçlar ve krediler üzerindeki maliyeti azaltacağını söyledi. Konut kredilerinde düşüşün başladığını dile getiren Başaran, paranın maliyeti yükseldikçe varlıkların fiyatının düştüğünü, maliyet düştükçe ise piyasaların rahatladığını ve paranın daha rahat dolaştığını kaydetti. Faiz yüksekken insanların parayı harcamak istemediğini, bankada tutmayı tercih ettiğini belirten Başaran, faizin ekonomiler üzerinde büyük bir "bela" olduğunu, Amerika'da bile faizlerin bizimkinin onda biri olmasına rağmen büyük bir uğraş verildiğini söyledi.

YIL SONU VE GELECEK YIL FAİZ TAHMİNLERİ

Program sunucusu Aziz Akova'nın yıl sonu faiz tahmini sorusu üzerine Mert Başaran, yıl sonu hedefinin yüzde 35 olduğunu açıkladı. Gelecek sene yıl sonuna ise faizin yüzde 25'ler civarında olmasını hedeflediğini, bunun ekonominin çok daha farklı bir şekilde rahatlamasını sağlayacağını ifade etti. Başaran, şu an ciddi bir nakit sıkışıklığı olduğunu belirtti.

FAİZ İNDİRİMİNİN VATANDAŞA YANSIMASI

Vatandaşın faiz indiriminin faydalarını ne zaman hissetmeye başlayacağı sorusuna cevap veren Başaran, yıl sonunda faizin yüzde 35'e inmesi durumunda seneye yaz döneminde bir rahatlama görüleceğini söyledi. Ticaretin ve paranın daha rahat döneceğini, sanayicinin istihdamının toparlanmaya başlayacağını belirten Başaran, esas büyük toparlanmanın ise faiz yüzde 25 seviyesine geldiğinde gerçekleşeceğini kaydetti.

Yatırım ve Tasarruf Danışmanı Mert Başaran, kredi kartı kullanımının getirdiği risklere dikkat çekerek önemli değerlendirmelerde bulundu. Kredi kartına neden karşı olduğunu açıklayan Başaran, bilinçli kullanıcının enflasyondan fayda sağlayabileceğini ancak çoğu insanın iradesini kontrol edemeyerek alma gücü olmayan şeyleri almaya eğilimli olduğunu söyledi.

KREDİ KARTI BİR ZEHİRLİ SARMAŞIK GİBİ

Kredi kartını "zehirli bir sarmaşık"a benzeten Başaran, bunun çıkarılış amacının tüketimi artırmak olduğunu vurguladı. Tüketim hastalığı olan bir toplumda bu durumun çok tehlikeli olduğunu belirten Başaran, "Bize pompalıyorlar da o ayakkabıyı alacaksın, o çantayı alacaksın, o plaja gideceksin. Devamlı kravat değiştireceksin, işte maça gideceksin. Şimdi sen bunları kredi kartı olmasa yapamazsın" ifadelerini kullandı. Kredi kartı sayesinde insanların "bir dahaki ay öderiz" diyerek fark etmeden tüketimi artırdığını söyledi.

'BİR GÜN GECİKTİRİRSENİZ FAİZ BİNDİRİYOR'

Kredi kartının bir veya iki gün gecikmesi durumunda faiz bindirildiğini söyleyen Başaran, kredi kartı şirketlerinin de zaten bunu hedeflediğini belirtti. "Sen şimdi kullanırsın ama bir gün düşeceksin diyor. O düştüğünde ben sana çok güzel faiziyle, çok yüksek oran veriyor" diyerek, amaçlarının zaten bu olduğunu vurguladı. Başaran, kredi kartı kullanımının bir ay sonrasına hayatı ipotek altına almak anlamına geldiğini belirtti.

BORÇLAR İŞTEN AYRILMAYA ENGEL OLUYOR

Eskiden insanların parasını olduğu gün harcadığını ancak şimdi bir ay hatta bir yıl sonrasının borcunun olduğunu kaydeden Başaran, bu durumun insanların rahat rahat işten istifa edememelerine veya iş değiştirememelerine neden olduğunu söyledi. Birçok insanın taksitle tatile giderek bir yıl sonrasını bile borçlandırdığına dikkat çekti. Başaran'a göre, bu borçlar bireylerin hareket kabiliyetlerini kısıtlıyor ve finansal özgürlüklerini ellerinden alıyor.

Başaran, kredi kartı kullanımının bilinçsizce yaygınlaşmasının tehlikelerine değinerek, çok fazla kart kullanılmaması gerektiğini belirtti. Başaran, "İlla kullanıyorsanız bir tane olsun, onda da limiti düşük olsun diyorum her zaman. Frenlesin seni" ifadelerini kullandı ve limitin maaştan fazla olmaması gerektiğini söyledi.

BANKALAR NEDEN LİMİT ARTTIRIYOR?

Başaran, bankaların maaşın 5-6 katına varan limitler sunduğunu ve talep olmaksızın limit artışları yaptığını ifade etti. Yakın zamanda bankalara bu durumdan dolayı cezalar geldiğini de sözlerine ekledi. Bankaların bu "iyiliğinin" ardındaki gerçeği sorgulamak gerektiğini belirten Başaran, şöyle konuştu: "Kim kime baba oğluna yapmıyorsa bu iyiliği. Ya bu kadar faydalıysa bankalar niye bunu sana veriyor? Hadi verdin niye arttırıyor? Sormadan."

KREDİ KARTI SİSTEMİ KAPİTALİZMİN BİR OYUNU

Başaran, tanımadığı insanların bankaların kendilerine cömertçe kredi kartı vermesinin ardında bir mantık aramak gerektiğini söyledi. "Benim babam rahmetli vermezdi bana. Benim tanımadığım bir Yahudi bankası, bir Amerikan bankası, bir ne bileyim Fransız bankası, bir İspanya bankası tanımadığı buradaki Müslümana, buradaki Hindistan'a... Ey ahali! Niye veriyor kardeşim ya? Bu kadar mı iyi bu insanlar ya? Bir düşünün demek ki" diyerek, bu durumun şüpheli olduğunu dile getirdi. Kredi kartının insanları alışkanlıklara ve konfora alıştırarak kapitalizmin bir oyunu haline geldiğini belirtti.

TÜKETİM HIRSI İLE ÖZGÜRLÜKLER SATIN ALINIYOR

Programda, yeni çıkan bir telefon modelinin gündem olması üzerine, insanların bu tarz ürünleri kredi kartıyla alarak özgürlüklerini sattığını dile getirdi. Başaran, sistemin insanları almayacakları şeylere alıştırmaya başladığını ve konfora bir kez alışıldığında bu durumun devam ettiğini belirtti.

Başaran, altın ve gümüş fiyatlarındaki son gelişmeleri değerlendirdi. Bu hafta ons altının %1.41 yükseldiğini, gümüşün ise %3.5'lik bir artışla neredeyse iki katı performans gösterdiğini belirtti. Başaran, altının teknik analizine değinerek, daha önce önemli bir direnç seviyesi olan 3600 doların kırıldığını ve grafiğin hala olumlu göründüğünü söyledi.

KÜRESEL GERGİNLİKLER ALTIN FİYATLARINI YÜKSELTİYOR

Altın fiyatlarındaki yükselişin arkasındaki ana nedenin dünyadaki jeopolitik gerginlikler olduğunu vurgulayan Başaran, İsrail'in açıklamaları ve diğer bölgelerdeki çatışma söylemlerine dikkat çekti. "Dünyada böyle acayip bir gerginlik var. Ülkelere saldırıyorum diyor, Katar'a saldırdı, işte onların dolayı zaten bu hareketleri yaptı. Yemen'e saldırıyor, Katar'a saldırıyor, işte bizim ülkemizde bazı şeyler söylüyor" diyerek, piyasaların bu gerginliği fiyatladığını belirtti. Başaran, bu riskler devam ettiği sürece altında büyük bir düşüş beklemediğini, ancak bir anda uzlaşma olması durumunda bir rahatlama yaşanabileceğini ifade etti.

UZUN VADECİLERE "GÜVENLİ LİMAN" UYARISI

Mert Başaran, altının bir "sigorta" gibi görülmesi gerektiğini ancak fiyatın çok hızlı yükseldiğinin de altını çizdi. Kısa vadeli alım-satım yapanlar için temkinli olunması gerektiğini söyleyen Başaran, fiyatların geriye gelmesini beklemenin daha önemli olduğunu kaydetti. Ancak uzun vadeli yatırımcılar için durumun farklı olduğunu belirten Başaran, şöyle konuştu: "Gram kullananlar için yine gram alanlar için... hiçbir problem yok. Altın için her zaman söylenen bir söz vardır. Altın bugün için pahalıysa bile yarın için ucuzdur." Başaran, kendisinin altın ve gümüşü uzun vadeli bir yatırım aracı olarak gördüğünü ve kısa vadedeki fiyat dalgalanmalarını umursamadığını sözlerine ekledi.

Başaran, tamamlayıcı emeklilik sisteminin ne anlama geldiğine dair değerlendirmelerde bulundu. Günümüzde mevcut emeklilik sistemlerinin yetersiz kaldığını ve düşük maaşlar nedeniyle vatandaşların geçim sıkıntısı yaşadığını belirten Başaran, bu durumun sadece Türkiye'ye özgü olmadığını, dünya genelinde tüm sosyal güvenlik sistemlerinin çalışan nüfusun yaşlı nüfusa bakamayacak hale gelmesi nedeniyle çökmek üzere olduğunu ifade etti. Başaran, bu duruma alternatif olarak tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin yaratıldığını söyledi.

SİSTEMİN KRİTİK NOKTASI VE VATANDAŞIN ENDİŞELERİ

Başaran, tamamlayıcı emeklilik sisteminin, "altın biriktirir gibi" mecburen para biriktirilen bir yapı olduğunu vurguladı. Sistemin en kritik noktasının, katılımcının parasını 10 yıl boyunca çekememesi olduğunu belirten Başaran, bu sürede biriken paraya teşvikler de verildiğini ifade etti.

Ancak Başaran, vatandaşın bu sisteme yönelik olası tepkilerine de dikkat çekti. Vatandaşın, zaten zor geçinirken maaşından kesinti yapılmasına karşı çıkacağını, özellikle de 40 bin lira maaşı olan birinden bin liralık kesintinin tepki çekeceğini söyledi. Başaran, bunun siyasi konjonktürde muhalefet tarafından olumsuz bir tevatüre dönüştürülebileceği ve vatandaşların moralinin bozulabileceği uyarısında bulundu.

"SİSTEM İYİ ANLATILMALI VE GÜVEN VERMELİ"

Sistemin teoride doğru bir niyet taşıdığını ancak başarılı olabilmesi için iyi anlatılması gerektiğini vurgulayan Başaran, "İyi detaylar çok iyi anlatılması lazım ve insanların güvenmesi lazım." dedi.

Başaran, vatandaşın biriktirdiği paranın altın ya da gümüş gibi değerli bir varlığa yatırıldığını bilmesi ve sonunda bu paranın iyi bir getiriyle kendisine döneceği konusunda ikna edilmesi gerektiğini belirtti. Aksi takdirde, sistemin, geçmişte yaşanan "konut yardımları gibi pul olacak" söylentileriyle karşı karşıya kalabileceğini ifade etti. Başaran, "İyi anlatmak çok önemli, PR'ını iyi yapmak çok önemli. Bir şeyi iyi anlatamazsan, vatandaş onu başka anlayabilir. Bunu iyi anlatmak lazım." sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Ekol TV Haber Müdürü Aziz Akova'nın, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün özelleştirilmesi için yeniden harekete geçildiği ve bunun "köprülerin satılması" şeklinde lanse edildiği yönündeki sorusuna cevap veren Yatırım ve Tasarruf Danışmanı Mert Başaran, şahsi olarak mal satmaya karşı olduğunu vurguladı. Başaran, "Çünkü o senin sattığın anda evet toplu bir para alırsın ama o gelirden feragat etmiş oluyorsun." ifadelerini kullandı.

ÖZELLEŞTİRMEYE ALTERNATİF OLARAK 'SUKUK' MODELİ

Yatırım ve Tasarruf Danışmanı Mert Başaran, köprülerin özelleştirilmesinin kaçınılmaz olması durumunda, kendisinin bir önerisi olduğunu belirtti. Başaran, Türkiye'de dini inancı gereği faize para koymak istemeyen, ancak köşede parası olan çok sayıda insan olduğunu ifade ederek, bu tip yatırımların onlar için en doğru yatırım aracı olduğunu söyledi. Başaran, bu yatırımların vatandaşa parça parça arz edilmesi gerektiğini savundu.

Başaran, sözlerine şöyle devam etti: "Ben mesela faize girmek istemiyorum, garanti gelir de istemiyorum. Ben köprünün milyonda birini, hani köprüyü satmak diyelim, devlet köprüyü bana satsın mesela, milyonda birini ben alacağım. Milyonda birini. Ne kadar alacaksın? 10 bin liraya alacaksın. Ve bu yıl kaç araba geçti? Kaç araba geçtiyse o kadar geçen geliri de sen onunla kâr payı olarak alacaksın. Bu bazı aylar yüksek olacak ve buna aylık olacaksın. Bazı aylar yüksek alacaksın, bazı aylar düşük alacaksın. Bu tam gerçekten, buna yurt dışından da çok katılım olur. Sukuk deniyor dünyada. Yani hakiki İslami finans sistemidir."

"BU PARALAR EKONOMİYE FAYDALI OLUR, VATANDAŞA EK GELİR GETİRİR"

Başaran, bir kişiye büyük paraya satmak yerine, bu yöntemin birçok küçük yatırımcıya satılarak hem ülke içindeki paranın ekonomiye faydasının olacağını hem de vatandaşlara ek gelir sağlayacağını belirtti. "Düşünsene mesela bu ay atıyorum 1 milyon liram var. Sen 1 milyon liraya bir ev alamazsın. Bir dükkân alamazsın. Ama onun yerine 1 milyon liraya buradan bir parça alacaksın ve her yıl bileceksin ki dükkân alsam 8 bin lira kira gelecekti ayda. Bana da buradan köprüden 10-12 bin lira kira geliyor diyeceksin. Çok şükür diyeceksin. Her ayda buradan gelirin olacak." dedi.

"ANLIK RAHATLAMA, KÖTÜ BİR ALIŞKANLIK GİBİ"

Özelleştirmenin anlık bir rahatlama sağladığını ancak gelirlerin bir daha geri gelmeyeceğini belirten Başaran, bunu kötü bir alışkanlığa benzetti. "Senin bir malın var, ben bunu satayım diyorsun, parayı hemen alayım diyorsun. Tamam güzel, müthiş bir şey ama ondan sonra o para bir daha gelmeyecek, o gelirin gelmiyor. Anlık rahatlama, bunlar şey gibi yani kötü alışkanlıklar vardır ya, içersin rahatlarsın." şeklinde konuştu.

Mert Başaran, 2026 yılı için beklenen 185 milyar TL'lik özelleştirme gelirleri konusuna da değinerek, "Kalmıyor çünkü. Mal kalmıyor. Onun yerine bunları daha sürdürülebilir hale getirmek çok daha mantıklı." değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomi Haberleri