Ekol TV ekranlarında yayınlanan, Aziz Akova’nın sunduğu "Paranın Yönü" programına konuk olan Ekonomist Yazar Mert Başaran, ekonomi gündemine dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Programda özellikle son dönemde yaygınlaşan, vatandaşların altınlarını kuyumculara "kar payı" karşılığında emanet etmesi konusu masaya yatırıldı.
"RİSKLİ İŞLERDEN KORKMAK LAZIM"
Aziz Akova’nın, altınların kuyumcuya bırakılmasının hukuki durumunu ve yarattığı mağduriyetleri sorması üzerine Mert Başaran, bu durumun bankacılık faaliyeti kapsamına girip girmediği konusundaki detaylara dikkat çekti. Başaran, "Vallahi kanunen detaylarını tam bilmiyorum ama bu bir bankacılık faaliyeti kapsamına giriyor mu bakmak lazım. Ancak şunu biliyoruz ki, suç olduğunu duyuyoruz. İnsanlar kar payı almayı sevdiği için eskiden dövizini döviz bürosuna, şimdi de altınını kuyumcuya bırakıyor. Ancak bir yere bir şey verdiğinizde karşılığında ne alabiliyorsunuz, ona bakmak lazım. Normalin dışında bir gelir vaadi varsa biraz dikkat etmek, hatta korkmak lazım. Bunlar riskli işler" ifadelerini kullandı.
Altın fiyatlarındaki sert yükselişin kuyumcuları da zorlayabileceğini belirten Başaran, "Altın çok ciddi yükseldi. Kuyumcular emanet aldıkları altınları işleme sokmuş ve yerine koyamamış olabilirler, mağduriyetler buradan da kaynaklanabilir" dedi.
SERMAYE ERİMESİ VE PİYASA DENGESİ
Fiyat artışlarının her zaman kazanç anlamına gelmediğini vurgulayan Mert Başaran, kuyumcu, galerici ve emlakçıların fiyatların aşırı yükselmesinden aslında memnun olmadığını ifade etti. Başaran, "İnsanlar fiyatlar arttığında esnafın çok mutlu olduğunu sanıyor. Aksine, fiyatlar bu kadar hızlı arttığında sermayen eriyor. Sattığın malı yerine koyamıyorsun. En iyi piyasa aslında yatay giden piyasadır. Sürekli artan bir yerde müşterinin sana ihtiyacı kalmaz" şeklinde konuştu.
KREDİ KARTI VE TÜKETİM TUZAĞI
Programın bir diğer önemli başlığı ise artan kredi kartı kullanımı ve limit artışları oldu. Kredi kartı sisteminin insanları almayacakları şeyleri almaya teşvik ettiğini belirten Mert Başaran, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Paramız yetmediği için en rahat ulaşılabilir kaynak olan bankalara ve kredilere yöneliyoruz. Kredi kartı, enflasyonist ortamda %2-3 tasarruf sağlıyor gibi görünse de bu bir 'havuçtur'. Sistem, sizin tüketiminizi %20-30 artırmak üzerine kuruludur. Cem Boyner’in anlattığı bir hikaye vardır; sistem memurlar ve bürokratlar alamadıkları şık kıyafetlere ulaşabilsin diye senetle başlamış, sonra karta dönmüştür. Anlık bir mutluluk yaşıyorsunuz ama ömür boyu onun taksitini ödüyorsunuz. Online alışveriş de dahil olmak üzere her şey ne kadar rahat olursa, o kadar kolay harcarsınız."
BORSA VE FUTBOL KULÜPLERİ
Futbol kulüplerinin borsadaki performansına da değinen Mert Başaran, bu hisselerin normal şirket mantığıyla hareket etmediğini söyledi. Başaran, "Futbol kulüplerinin borsa performansı çok rasyonel değil, daha çok sportif başarı ve beklentilerle orantılı. Şampiyonluk geldikten sonra genelde iş işten geçmiş olur; önemli olan o beklentiyi satın almaktır. Burada rasyonel ticari bakıştan ziyade taraftarlık güdüsü ağır basıyor" dedi.